Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam87
Toplam Ziyaret707145
Kültür Olgusu

PROFESÖR HOFSTEDE'YE GÖRE KÜLTÜR OLGUSU

Bu yazı, „Almanya’ya Göçün 50. Yılı“ nedeniyle, 19 Ekim 2011 tarihinde, Rheinland Pfalz Eyaleti Başbakanlık Binası'nda yapılmış „Farklı Kültürlerin Bir Arada Yaşama Formülü“ adlı bir sempozyumda tanıtılmış bir kültür araştırmasının
Türkçe'ye çevrilmiş özetidir!

kosektas.net

SOĞANIN CÜCÜĞÜ

21 Mart 2024, Perşembe

Dünyanın birçok ülkesinde araştırmalar yapmış Hollandalı araştırmacı profesör Geert Hofstede, kültür olgusunu bir soğanın katmanlarına benzetiyor. Hofstede’ye göre bir kültürdeki semboller -bayrak gibi, yeme içme ve giyinme gibi alışkanlıklar- soğanın en üst katmanını oluşturuyor. Soğanın ikinci katmanını idoller, yani kahramanlar, üçüncü katmanını ise selamlaşma gibi, dini törenler gibi, güncel ve dinsel ritüeller oluşturuyor. Soğanın dördüncü ve en son katmanını, yani cücüğünü ise, bir kültürün özünü oluşturan değerler; dil ve sanat, hukuk ve tarih bilinci, sorumluluk ve sorgulama bilinci, çevre ve iklim bilinci vb. oluşturuyor.  

Profesör Hofstede, daha sonra, kültürün bu dört katmanını iki ayrı gruba ayırıp, birinci gruba sembolleri, idolleri ve ritüelleri, ikinci gruba da değerleri yerleştiriyor. Profesör Hofstede’ye göre birinci gruptakiler, somut olduklarından, büyük küçük herkes tarafından kolayca farkedilebilip benimseniyorlar, ikinci gruptaki değerler ise, birinci gruptakiler kadar somut olmadıklarından, herkes tarafından benimsenmiyorlar.

Elliden fazla ülkede onbinlerce denek üzerinde kültür araştırması yapmış profesör Hofstede’ye göre birinci grupta yeralan semboller, idoller ve ritüeller bireysel ve toplumsal başarının sadece taşıyıcıları, ikinci gruptaki değerler ise motoru. Profesör Hofstede ilaveten, "kültürel değerleri zamanında doğru dürüst kavrayıp benimseyemeyen birey ve toplumlar, önlerini göremediklerinden, geleceklerine yön veremiyorlar!", diyor...

Özet ve çeviri: Lütfullah Çetin


KÜLTÜR OLGUSU, ÜLKELER ARASI KARŞILAŞTIRMA

Ülkeler arası karşılaştırma yapmak için aşağıdaki resime bir kez tıklayınız!


Hastamın Ögretmeni - 8 - Nahit Hanım ve Orhan Veli (2)

Hastamın Öğretmeni

8 - NAHİT HANIM VE ORHAN VELİ (2)

1949-1950 yıllarında; Orhan Veli, Abidin Dino, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Necati Cumalı, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat… “Yaprak” adında bir dergi çıkarırlar. Derginin masraflarını Nahit Hanım ve Dışişleri Bakanlığında çalışan Mahmut Dikerdem karşılar. 15 günde bir yayınlanan Yaprak Dergisi ancak 28 sayı çıkarabilir. Son sayının çıkması için yine para yoktur. Önce giydiği paltoyu, sonra da Abidin Dino’nun hediye ettiği resmi satmak zorunda kalır Orhan Veli. Kışın Ankara soğuğunda, üşüdüğünden dert yanmaz da paltosuz sokakta dolaşmaktan utandığını söyler büyük şair. Ünlü Fransız şair Philippe Soupault, büyükelçiliğin daveti üzerine Ankara’ya geldiğinde, ısrarla “Yaprak” dergisinin yönetim evini görmek ister. Oysa derginin bir yönetim bürosu bile yoktur. Alelacele, Orhan Veli’nin kalmakta olduğu  apartmanın bahçesindeki müştemilat onarılır ve Nahit Hanımın getirdiği eşyalarla döşenerek, “Yaprak” dergisinin yönetim eviymiş gibi Fransız şair davet edilir. Şiirin geleceği konusunda tartışma ve sohbet yapılır ve Orhan Veli’nin, kendisinden Türkçeye çevirdiği şiirler okunur.

Fransız şair ülkesine dönerken, “Ben şiiri Türkiye’de buldum,” diye demeçler verir.

Şiirimizdeki “Garip” akımının 3 silahşoru; Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’tir. Şiirdeki ölçüyü, uyağı ve ağdalı sözcükleri kullanmayı benimsemedikleri için; hakaret boyutuna varan eleştirilere uğramışlar, fakat şiiri de tramvaylara, kahvelere, evlere taşımışlardır.

Sait Faik bir gün,”Sende nasır var mı?” diye sorar Orhan Veli’ye. “Süleyman Efendi Şiirinden sonra, ahı tuttu, bende nasır çıktı.”

Şiirin tamamını bilmesek de şiirde geçen “Yazık oldu Süleyman Efendiye,” dizesini bugün de kullanmaya devam etmekteyiz:

Hiçbir şeyden çekmedi dünyada nasırdan çektiği kadar;
hatta çirkin yaratıldığından bile o kadar müteessir değildi;
kundurası vurmadığı zamanlarda
anmazdı ama Allahın adını,
günahkâr da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye.

İstanbul’daki bir ecza laboratuarı, bir nasır ilacı çıkarmak üzeredir ve ilaç kutusunun üzerine, Orhan Veli’nin nasırla ilgili yukarıdaki dizlerini koymak için yüklüce bir para teklif eder. Beş parasız olmasına rağmen, cebi delik şair Orhan Veli, bu teklifi geri çevirir.

 


          
 

 


Yorumlar - Yorum Yaz
Günden Kalanlar

Günden Kalanlar
Kazuo Ishiguro

Günden Kalanlar'ın sessiz gücü, empatiyi ve iç gözlemi uyandırma yeteneğinde yatıyor, bu da onu ilgi çekici bir karakter incelemesi ve tarihsel ve toplumsal bağlamların incelikli bir eleştirisi haline getiriyor.

"Günden Kalanlar", Kazuo Ishiguro'nun 1989'da yayınlanan bir romanı. Hikaye, hayatını Darlington Hall'da Lord Darlington'un hizmetine adayan İngiliz uşak Bay Stevens'ın bakış açısıyla anlatılıyor; Stevens'ın 1956 yılında yaptığı bir yolculuk sırasında altı gün boyunca yaşadığı anılar üzerinden gelişiyor.

Stevens seyahat ederken işinin anlamı ve bir uşak olarak kimliğinin vazgeçilmez olduğunu düşündüğü "haysiyet" kavramı üzerinde düşünüyor. Darlington Hall'da uluslararası ilişkiler ve daha sonra Nazi rejimine sempatisi nedeniyle gözden düşen Lord Darlington'un ev sahipliği yaptığı siyasi ve sosyal toplantılar da dahil olmak üzere önemli olayları hatırlıyor.

Stevens ayrıca Darlington Hall'un eski hizmetçisi olan ve mektuplarıyla yolculuğuna yön veren Bayan Kenton ile olan ilişkisini de düşünüyor. Geçmişteki etkileşimleri, Stevens'ın profesyonel görevlerine olan aşırı bağlılığının gölgesinde kalan, derin, dile getirilmemiş bir bağı ve kaybedilmiş bir aşk olasılığını ortaya koyuyor.

Roman, Stevens'ın anılarıyla ve özellikle Lord Darlington'ın yanlış yönlendirilmiş eylemleri ve Bayan Kenton'ın ona karşı ifade edilmemiş duygularıyla ilgili olarak yaptığı veya yapamadığı seçimlerle boğuşurken, görev, sosyal değişim ve büyüklüğün doğası temalarını araştırıyor.

"Günden Kalanlar" hafızanın, saygınlığın karmaşıklıklarını ve hizmete adanmış bir yaşamın sonuçlarını derinlemesine inceleyen, insanlık durumuna dair derin bir araştırma. Ishiguro'nun titiz anlatım tarzı, Stevens'ın sesini hassasiyetle yakalayarak okuyucuların karakterin iç dünyasıyla derinden etkileşime geçmesine olanak tanıyor.

Romanın ana temalarından biri, Stevens'ın mesleğinin merceğinden tanımladığı şekliyle haysiyet kavramıdır. Bu ilkeye olan sarsılmaz bağlılığı onun hem gücü hem de çöküşüdür. 

Ishiguro ayrıca hem duygusal hem de politik baskı temasına da değiniyor. Stevens'ın Bayan Kenton'a olan duygularını inkar etmesi ve Lord Darlington'ın eylemlerinin ahlaki sonuçlarıyla yüzleşmeyi reddetmesi, kaçınmanın paralel biçimleridir. Roman, kişisel ve politik bütünlüğün iç içe olduğunu ve bir alanda gerçeği kabul etmemenin diğer alanda da başarısızlığa yol açabileceğini hatırlatıyor.

Stevens'ın anıları boyunca zamanda ileri geri hareket eden anlatı yapısı, belleğin yanılabilirliğini ve hatırlamanın seçici sürecini etkili bir şekilde göstermekte. Stevens'ın güvenilmez anlatımı, okuyucuları satır aralarını tekrar tekrar okumaya ve anlatımının doğruluğunu sorgulamaya davet ediyor, böylece metinle daha derin bir düzeyde etkileşim meydana geliyor.

"Günden Kalanlar" aynı zamanda 1930'ların katı sınıf yapılarından savaş sonrası daha demokratik topluma kadar Britanya'da meydana gelen toplumsal değişimlere dair bir yorum. Stevens'ın savunduğu modası geçmiş ideallerle yüzleştiği ve farklı bir yaşam olasılığını değerlendirdiği yolculuğu, ülkenin dönüşümüne dair bir eğretileme.

Sonuç olarak, Kazuo Ishiguro'nun "Günden Kalanlar", hayatta kaçırılan fırsatların ve pişmanlığın doğasının dokunaklı ve düşündürücü bir incelemesini sunan, ustaca kurgulanmış bir edebi eser. Romanın sessiz gücü, empatiyi ve iç gözlemi uyandırma yeteneğinde yatıyor, bu da onu ilgi çekici bir karakter incelemesi ve tarihsel ve toplumsal bağlamların incelikli bir eleştirisi haline getiriyor.

İsteyenler, "Günden Kalanlar" adlı bu kitabın PDF sürümüne bu bağlantı aracılığıyla ulaşabilirler.

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası