Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam95
Toplam Ziyaret810709
İskenderiyeli Hypatia

 Aydınlıkla Karanlık Arasında

Agora, bilim ve felsefenin dünyayı ne denli ileriye taşıdığını, dinin, din çatışmalarının dünyayı ne denli geriye, karanlığa götürdüğünü kanıtlıyor.

Agora

M.S. 4. yüzyılda ölüm, korku, yıkım, din çatışmalarının dorukta olduğu bir zamanda bilim ve felsefeyle uğraşan fizikçi Hypatia’nın savaşımı etkileyici bir anlatımla karşımızda. 

Alejandro Amenábar’la Mateo Gil’in özgün senaryosundan yola çıkılan tarihi dram, M.S. 391’de Roma İmparatorluğu çökerken Mısır eyaletindeki İskenderiye Feneri ve dünyanın en büyük kitaplığı İskenderiye Kitaplığı parlak dönemini yaşıyordu. Kitaplık hem kültürü hem de dini simgeliyordu.

Roma İmparatorluğu’nun bir parçası olan İskenderiye’de İskenderiye Müzesi’nin yöneticisi Theon’un kızı filozof, astronom, fizikçi Hypatia öğrencilerine Platon’un öğretilerini aktarır. İmparatorluk ikiye bölününce Parabolani keşişleri Hristiyanların ahlak polisi  olurlar. Dini ve sosyal kargaşa gittikçe yoğunlaşmaya başlar, Hypatia Antik Dünya’nın  bilgeliğini korumak amacıyla büyük savaşım verir.

Hristiyanlar Yahudi mahallesini basarlar, Yahudiler İskenderiye’den sürülürler. Felsefeye ve bilime inandığını açıklayan Hypatia dinsizlik, büyücülük ve cadılıkla suçlanır. Sürgünlerin, din çatışmalarının, önyargının sürdüğü bir dönemde felsefeye ve bilime inanan yürekli bir bilim kadınının çarpıcı öyküsü günümüz gerçekleriylede birebir örtüşüyor.

İskenderiye kentini yeniden yaratırken yönetmen Amenabar, On Emir (1956),  Ben-Hur (1959), Firavun (1966) filmlerinden yararlanmış. Yedi Goya ödüllü, 2009 Cannes  Film Festivali’nin açılış filmi bilim ve felsefenin dünyayı ne denli ileriye taşıdığını, dinin, din çatışmalarının dünyayı ne denli geriye, karanlığa götürdüğünü kanıtlıyor.

Agora

Yönetmen: Alejandro Amenábar

Oyuncular: Rachel Weisz, Max Minghella, Oscar Isaac, Michael Lonsdale, Rupert Evans, Ashraf Barhom, Sami Samir/ 121 dakika, As Sanat.

İsteyenler buraya tıklayarak Agora filmini izleyebilirler.

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası


KUTSAL VE EN YÜCE HAK

Dr. Şair Salim Çelebi


Köşektaşlı Dr. Şair Salim Çelebi'nin, "Kutsal ve En Yüce Hak" adlı bu şiiri, 1 Eylül 2010 tarihinde Mersin Yenice Belediyesince düzenlenen, 7. Barış ve Kültür Festivali kapsamında yapılan 5. ulusal şiir yarışmasında, "Jüri Özel Kitap Ödülü"ne layık görüldü. Şairimizi yürekten tebrik ediyor, başarılarının davamını bekliyoruz.
kosektas.net

Niye?
Niye ikide bir kabaran bu öfke?
Dil, din, ırk diye ayrılış niye
sizdendir, bizdendir; “fark” diye kayrılış niye?
Niye bu baskı
niye bu kin;
seni var eden
değil mi senin ötekin?
Ne sen seçtin özelliklerini doğarken
ne o ne de ben,
hayatın güzelliklerini bir kaşık suda boğarken
yıldız gibi kayıyor yaşam.
Savaş pusuda
silahlar piyasada
zulüm ve açlık yine yaşanan.

İnsan.
Zamanın törpülediği evrimin efendisi
uyan,
uyan ve gör gayri
ok ve yayla başlattığın
bombayla sürdürdüğün serüveni;
sömürün için asırlarca kullandın   
milliyeti ve dini
savaş sanatlarınla dolu
tarih filminin sahneleri...

İnsanım:
Barışa hasret
sevince sevdalı bir yanım
bir yanım
yarım.
Tepeden bakma
yuvarlak bir yüzden bakan
fırlak iki göz gibi,
kara saplı bir bıçak saplanır bağrıma:
Yarası krater
acısı ölümden de beter
yakıcı bir köz gibi.

İnsanız.
Çoluk çocuk, kadın, erkek;
kemik, et ve kanız:
Aynı çığlığı atarız doğuşta
doğaya “merhaba” derken;
aynı hüznü yaşarız yok oluşta
dünyaya veda ederken;
aynı heyecanı duyarız aşkta
başta kavak yelleri eserken.
Aynıdır akan kanımızın rengi;
uyan uykudan
ve gör artık şamar gibi yüzümüze çarpan
evrendeki ahengi.
Birlik olalım dirlik için
selam duralım kardeşçe yaşama
ve “dur” diye haykıralım
akacak kanla
alın terimizi çalmaya çalışana.

Ey yaşam, ey birlikte yaşam
doğadaki kutsal ve en yüce hak;
gün gelecek,
barış umutlarımız
suya kavuşan
buğday başakları gibi fışkıracak.




1 Yorum - Yorum Yaz
Şiir Tanıtım Köşesi


Resim sanatçısı Özgür Yalım tarafından çizilmiş olan "Yaşamın Katli" isimli bu başyapıt resim severleri, insan doğasının karanlık yönleri üzerinde düşünmeye teşvik eder!
kosektas.net

Ateş ve Buz
Robert Frost

"Kimi der, dünya ateşle son bulacak
Kimi - buzdağına dönecek.
Arzuyu tattığım kadar,
Aklım ateşten yana olanlara kanar.
Ama iki kez son bulacaksa eğer,
Nefret hakkında yeterince bilgim var
Donarak batmak daha görkemli olacak,
Nefret ancak böyle son bulacak."

"Ateş ve Buz", XX. yüzyılın en ünlü Amerikan şairlerinden biri olan "Robert Frost"un bir şiiridir. 1920'de yayınlanan bu kısa ama etkileyici şiir arzu, nefret ve onlarla birlikte insanların yok oluş temalarını işliyor. "Robert Frost", son derece canlı ve özlü bir dil kullanarak dünyanın sonuna dair düşündürücü bir bakış açısı sunuyor.

Şiirin aslı dokuz dizeden oluşuyor, yani az kelimeyle çok şey söylüyor. İlk iki satırda "Robert Frost", "arzu" ve "nefret" kavramlarını dünyanın sonunun potansiyel nedenleri olarak düşünüyor. Ateşi, insanlığı yutabilecek tutkulu ve tüketen bir  istenç olan arzuyu temsil eden bir güç olarak sunuyor. Tersine, buzun insanlığı dondurup kontrol edebilecek soğuk ve yıkıcı bir duygu olan nefreti simgelediğini tasvir ediyor.

"Robert Frost", bu iki yıkıcı gücün potansiyel sonuçlarını tartışıyor. Ateşin yıkıcı gücünün hızlı ve hararetli bir yok oluşa yol açabileceğini, burada arzu yoğunluğunun teşvik görevi gördüğünü öne sürüyor. Öte yandan buzun kademeli ve amansız tahribatı, nefretin derin ve her şeyi tüketen doğasını temsil ediyor.

Son satırda "Robert Frost", gözlemlerini yansıtıyor ve hem ateşin hem de buzun dünyayı yok etme kapasitesine sahip olmasına rağmen, ateşle ilişkilendirilen arzunun daha tehlikeli olabileceğine ve muhtemelen yıkımın nedeni olabileceğine inandığını ifade ediyor.

Genel olarak, "Ateş ve Buz" insanlığın kendi kendini yok etme potansiyeline dair karanlık ve karamsar bir bakış açısı sergiliyor ve okuyucuları arzunun ve nefretin doğası ve bunların sonuçları hakkında düşünmeye bırakıyor.

"Ateş ve Buz" kısa ve açık bir dil kullanarak derin insani duyguları derinlemesine inceleyen, çok beğenilen bir şiir. "Robert Frost"un "arzu" ve "nefreti" temsil etmek için temel imgeleri ("ateş" ve "buz") kullanması şiire bir evrensellik duygusu getirerek okuyucuların kendi deneyimleriyle kişisel bağlantılar kurmasına olanak tanıyor.

Şiirin kısalığı da etkisini artırıyor. "Robert Frost", sadece dokuz satırda insanlığın potansiyel yıkımını özetliyor ve okuyucular üzerinde kalıcı bir izlenim bırakıyor. Şiirin özlü yapısı duygusal yoğunluğunu arttırıyor, çünkü her kelime anlam taşıyor ve genel temaya ve mesaja katkıda bulunuyor.

Üstelik ateş ve buzun yıkıcı güçleri arasındaki karşıtlık, okuyucuları arzu ve nefretle kendi deneyimleri üzerinde düşünmeye sevk ediyor. "Robert Frost"un bu duyguları keşfetmesi, kontrolsüz tutku ve kalıcı düşmanlığın tehlikelerine karşı bir uyarı görevi görüyor.

Dahası, "Robert Frost"un "Ama iki kez yok olacaksa eğer l Nefret hakkında yeterince bilgim var l Donarak batmak daha görkemli olacak l Nefret ancak böyle son bulacak" şeklindeki son cümlesinin muğlak doğası, daha derin bir yoruma davet ediyor. Bu, "Robert Frost"un hem arzunun hem de nefretin dünyayı yok etme potansiyeline sahip olduğunu düşündüğünü, ancak nefretin yıkıcı gücünü kabul edecek kadar iyi anladığını gösteriyor.

“Ateş ve Buz", az sözle çok şey anlatması, arzu ile nefretin derinlemesine araştırılması, okuyucuları insan doğasının karanlık yönleri üzerinde düşünmeye teşvik etmesi bakımından, güçlü ve düşündürücü bir şiir.

Kaynak: Literature English

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası