Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam26
Toplam Ziyaret816254
Mutlu Bir Yıl Dileriz

Sürekli anlaşmazlığın ve uyumsuzluğun nedenleri; kadınla erkek arasındaki dinsel ve yasal engeller ile toplumların arasındaki sınırlar ve kurallardır!

Adnan YALIM


Önümüzdeki yıl çocuklarınıza, bilgi yerine, özgün olanı; müziği, spor yapmayı, resim çizmeyi, kitap okumayı, yemek pişirmeyi, insanların birbirlerinden farklı olduklarını anlamalarını sağlamak için de, empatiyi öğretin!

Ayrıca; semboller ve ritüeller yerine,

Değerleri; dil ve sanat, hukuk ve tarih, sorumluluk ve sorgulama, çevre ve iklim bilincini...

♠ Yaşamayı; kimseden emir almadan ve kimseye emir vermeden yaşamayı...

Benlik edinmeyi; "kul benlik" değil, "özerk benlik" edinmeyi...

Düşünmeyi; kimseden emir almadan, bağımsız düşünmeyi...

İnanmayı; safsatalara değil, başarıya inanmayı...

Başkalarına değer vermeyi...

Ekip çalışmasının önemini... 

...öğretin çocuklarınıza!

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası


Güle Güle Çavuşum!

Hayati Akdemir


İnsanın yazmaya elinin varmadığı, söylemeye dilinin dönmediği şeyler vardır. İşte bu yazı onlardan biri. Ahmet Çavuş (Ahmet Uçar)’u yazı diliyle anlatmaya çalışmak öylesine güç ki. İnsanın ruhunu sızıyla kavuran yaşam hikayesini her anlatışında, o hayatı kendim yaşamışçasına duygulanır, ağlamamak için kendimi zor tutardım.

Yıkıntının, döküntünün, kıtlığın, sefilliğin kol gezdiği, Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda doğdu Ahmet Çavuş.  En kötüsü de, babası yoktu doğduğunda. Öksüz büyüdü. Annesi iki çocukla yalnız kalınca, fazla dayanamayıp, anası evine döndü ve başka birisiyle ikinci bir evlilik yaptı. Küçük Ahmet’i,  ebesi  Kıçey Karı, yanına aldı ve açlık, sefalet ve horlanma ile büyüttü. Altı yaşına kadar konuşamadı Ahmet. İlkokulu üçüncü sınıfa kadar okudu. Okulda olağanüstü başarılı bir öğrenciydi. Öğretmeni Musa Kâzım Dündar’ın onca ısrarına rağmen ebesi Kıçey karı daha fazla okumasına müsaade etmedi. Bu yüzden hemen çalışmaya koyuldu. Hiç durmadan, hem Köşektaş’ta, hem de Abdi’de, yarı aç, yarı tok, azmini ve şevkini kaybetmeden, çiftçi olarak çalıştı. O yılların en uzun gurbeti İzmir’e gitti, yıllar sonra döndü.

Aslen Çöllü aile grubundan olmasına rağmen, annesinin soyadını aldığından, nüfusa Ahmet Uçar olarak kaydedildi. Bu durum amcası Recep Çöl tarafından sürekli başına kakıldı.

Onsuz düğün olmazdı. Halay çeker, türkü söyler, köy halkını eğlendirirdi. Askerlik çağına geldiğinde, Abdi’den Avanos’a yaya gidip, muayne olmak istedi, ancak nafile. Askerlik çağına gelmiş olmasına rağmen, nüfusta kaydı yoktu. Ancak askere mutlaka gitmek istiyordu. İçini Askerlik Şubesi’ndeki yüzbaşı rütbeli bir askere döktü. Yüzbaşı rütbeli asker anlattıklarından çok etkilendi ve tüm işlemlerini bir çırpıda yaptı. Askere alındı ve askerliğini, Erzurum’da, Jandarma olarak, başarılı bir şekilde tamamladı, en üst er rütbesi olan çavuşluğa yükseldi.

Askerden dönünce evlenmek istedi. Köydeki kendi yaşıtından birçok kıza vuruldu, hatta kendinden on, on beş yaş küçük kızlara haber saldı.  Bu fakire, evsize, malı mülkü olmayana kim kız verir? Yaşı 29 olmuştu ama bir türlü evlenememişti. En sonunda yine bir kıza vuruldu ve çok sevdi. Hatta bir gün onunla bağda ("Vaktiyle Ahmet Çavuş'un Menmune Şen'e olan tutkunluğu") karşılaştı. Ancak kız kendisine "Ahmet Emmi!" diye hitap etti. Bu hitap şekli onun çok zoruna gitti ve hemen orada kıza şu şekilde seslendi:

Bağa gelmişsin eşeğin yüklü,
Ne desen güzel sözlerin haklı,
On beş yaşında kırk beş belikli,
Bir kız bana emmi dedi neyleyim.

Kendine göre köyden evlenemeyişinin iki sebebi vardı. İlki fakirlik, ikincisi ise Topal Süllü’yle olan atışmalarıydı. Bu atışma sonunda Topal Süllü kesip atmıştı: “Bu köyden sana kız yok!” diye.

Sonraki yıllarda Belbarak köyünden Elmas adında bir hanımla evlendi ama bu evliliği uzun sürmedi. Elmas hanım bir yıl sonra öldü. Daha sonra ikinci ve son eşi Güldane hanımla evlendi. Bu evliliğinden çocukları oldu.

İzleyen yıllarda Mucur’a gitti, Kur’an Kursu’na yazıldı, hocalık öğrendi, bir ömür boyu aranan insan oldu. Keskin zekası, derin bilgisi ve kuvvetli hafızasıyla başkalarını kendine imrendirdi; düzgün diksiyonlu, akıcı Türkçesi ile kendini dinletti. Atmışlı yılların başında önce Fransa’ya, sonra da Almanya’ya gitti, emekli olasıya dek çalıştı.

Ben diyorum ki; eğer Ahmet Çavuş Bolulu olsaydı, Köroğlu’nun arkadaşlarından biri olur, tarihe geçerdi. Eğer Malatyalı olsaydı, Battal Gazi destanından büyük destanı olurdu.  Eğer Erzurumlu olsaydı,  Aşık Emrah kadar namı olurdu. Ama Köşektaşlı doğduğu için çavuş olarak kaldı, kıymeti bilinmedi. Ancak gerçekte o bir efsaneydi!

Ruhun şad olsun, mekanın cennet olsun; güle güle çavuşum!

Hayati Akdemir





1 Yorum - Yorum Yaz
Ritüeller ve Gerçekler


Miladi Takvim ve Altında Yatan Gerçekler

Mevcut yılın 31 Aralık günü sona ermesi, tamamen takvim sisteminin nasıl tanımlandığıyla ilgilidir. Yani bu tarih “doğal bir zorunluluk” değil; insanların zaman ölçme biçiminin, hatta egolarının, batıl inançlarının bir sonucudur.

Aşağıdaki bilgiler konuya açıklık getiriyor:

📅 Miladi Takvim (Gregoryen Takvimi)

Bugün dünyanın büyük bir kısmı Gregoryen takvimini kullanıyor. Bu takvimde yıl, 1 Ocak’ta başlıyor ve 31 Aralık’ta sona eriyor.

Bu düzenleme, 1582 yılında, Papa XIII. Gregorius tarafından yapılmış bir reformla ortaya çıkmıştır.

🌍 Bir yılın uzunluğu dünya’nın güneş etrafındaki hareketine dayanıyor

Dünyanın güneş etrafındaki bir tam dönüşü yaklaşık 365,2422 gün sürüyor.
Takvimde bu 365 güne yuvarlanıyor; fazlalığı dengelemek için, 4 yılda bir artık yıl ekleniyor.

🕰️ Ayların uzunluğu ya da kısalığı tarihsel geleneklerden geliyor

Ayların 30 ya da 31 gün sürmesi, Şubat’ın daha da kısa olması gibi ayrıntılar tamamen Roma döneminden kalma kültürel ritüel ve tercihlerdir.

Yani 31 Aralık’ın yıl sonu olması, astronomik bir zorunluluktan çok, tarihsel bir alışkanlıktır.

Derinlemesine bakılacak olursa, Roma imparatorlarının kaprisleri bile işin içinde.

Roma takviminin bugünkü hâline gelmesinde gerçekten de imparator kaprisleri, politik rekabetler ve kişisel ego savaşları önemli rol oynamış. Bu yüzden, takvim tarihinin ciddi bir kısmı aslında “astronomi” değil, “insan doğası” tarafından belirlenmiş!

Roma Dönemindeki “Kaprisler” ve Takvime Etkileri

🎖️ Ayların isimleri imparatorların egolarına göre değiştirilmiş

- Quintilis, Julius Caesar’ın onuruna July (Julius) olarak değiştirilmiş.
- Augustus, Julius’tan geri kalmamak için, adını taşıyan ayın da 31 gün sürmesini istemiş.

Bu nedenlerden ötürü, diğer aylardan gün çalınmış; Şubat ayının güdük kalmasının sebebi “Benim ayım da onun ayı kadar uzun olsun” kaprisi olmuş.

🗳️ Politikacılar yılları uzatıp kısaltıyordu

Roma’da yılların başlangıcı konsüllerin göreve başlama tarihine bağlıydı.
Kimi politikacılar, görev sürelerini uzatmak, rakiplerini zayıflatmak için, yılı bilerek uzatıyor ya da kısaltıyorlardı.

Takvim bir süre tam bir kaosa dönüştü.

🧮 Papazların (Pontifex Maximus) keyfine göre ay ekleme ve çıkarma

Roma’da takvimi düzenlemekten sorumlu rahipler, ay ekleme (interkalasyon) yetkisine sahipti. Bu yetkiyi, dost bildikleri politikacıların görev sürelerini uzatmak, rakiplerininkini kısaltmak için kullanıyorlardı.

Yani takvim, bir tür siyasi manipülasyon aracıydı.

👑 Julius Cesar’ın reformu bile “kaprisli” bir düzeltmeydi

MÖ 46 yılında, takvim o kadar karışmıştı ki, o yıl 445 gün sürmüştü.
O yıl “confusion year” (karmaşa yılı) olarak bilinir.
Cesar, takvimi düzeltmek için bu hadsiz adımı atmıştı.

🎉 Sonuç olarak

Mevcut yılın 31 Aralık günü sona ermesi, sadece dünya’nın güneş etrafındaki dönüşüyle değil; aynı zamanda Roma imparatorlarının egoları, politik çekişmeler ve dini otoritelerin keyfi kararlarıyla de şekillenmiş bir tarihin sonucudur.

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Saufası

Bilgi: Bu sütuna aktarılan bilgiler, aşağıya aktarılmış sayfalardan edinilmiş bilgilerin bir özetidir.

l de.wikipedia.org l ptb.de l religionen-entdecken.de l shutterstock.com l timeanddate.com l kulturpalast-dresden.de