Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam46
Toplam Ziyaret796002
Şiir Tanıtım Köşesi


YUNUS GİBİ
Ataol Behramoğlu

Kıran vurdu memleketi
Zalimler hakan olmuştur
Yedikleri yoksul eti
İçtikleri kan olmuştur.

Kula kulluk etmeyenin
Vicdanını satmayanın
Haram lokma yutmayanın
Mekânı zindan olmuştur.

Yalan dolan yazıp çizen
Kudretliye övgü düzen
Dün dinsizim diye gezen
Bugün Müslüman olmuştur.

Emeksiz zengin olanın
Kitapsız bilgin olanın
Sermayesi din olanın
Rehberi şeytan olmuştur.

Haramisi, soyguncusu
Uğursuzu, vurguncusu
Cellat ruhlusu, soysuzu
Bakan, sadrazam olmuştur.

Korkan varsa konuşmaya
Anlam yükleyip susmaya
Gerek kalmadı korkmaya
Çünkü korkulan olmuştur.

Sesime kulak ver gülüm
Tutsaklığa yeğdir ölüm
Nerde varsa böyle zulüm
Çaresi isyan olmuştur.

Ataol Behramoğlu l

Sivil Darbe

ISBN: 9789944612630

Hasretin Hası

TATİL VE GEZİ ANILARI

Yaşlanan Sözcükler - Hasretin Hası




Şair Dr. Salim Çelebi


27. Ağustos 2012

Yaz bitti, tatil de bitti tabi. Tatilin yazın yapılabilirliği, genel kabul gören bir olgu. Gezme ve görme özgürlüğünün, daha az kısıtlanıyor olmasından dolayı olsa gerek. Hasretler giderildi, anılar canlandırıldı, moral depolandı; yeni yıla motivasyon amacıyla.

Tatile gidenler, gidemeyenlere anlatacak yaptıklarını, gördüklerini. Değişimlerden bahsedilecek; bir önceki yılla kıyaslandığında, görülen farklılıklardan.

Değişimler sadece fiziki yapıda olmuyor; zaman içinde, bedensel ve zihinsel olarak da farklılaşıyoruz: Kelleşiyoruz, göz kusurlarımız oluşuyor, boylarımız kısalıyor… Gelişen teknoloji, daha haberli, daha hünerli, daha bilgili olmamızı zorunlu kılıyor. Anne ve babalarımızdan daha farklı düşünüyoruz ki çocuklarımız da doğal olarak bizden farklı düşünecekler: Bizim oyuncaklarımız; balon, aşşık ve evimizin kedisiydi; çocuklarımızın oyuncakları ise, bilgisayar ve cep telefonları.

Yıllık iznimi geçirdiğim Dikilide bir çay bahçesinde otururken, çevrede gezinmekte olan bir kediyi gören 5-6 yaşlarındaki bir çocuğun, çığlıklar atarak sandalyenin üzerine çıkması, ürküttü beni. “Çevreden ve doğal yaşamdan kopuk, teknoloji bağımlı bir nesil mi yetiştiriyoruz?” sorusunu defalarca sordum kendime…

Anımsadığım kadarıyla, 1960 yılında köyümüzün nüfusu 1063 idi ve köyümüzdeki temel üretim araçları; orak, çekiç, tırpan ve çok az da olsa traktör idi. Kimimiz okuyabilmek, kimimiz de çalışmak amacıyla savrulduk dört bir tarafa. Önce üretim araçlarımız ve bunun sonucunda da üretim ilişkilerimiz değişti. Bu değişim dilimize de yansıdı tabi. Yeni kelimeler öğrendik, köyümüzde öğrendiğimiz birçok kelimeyi de kullanmaya, kullanmaya unuttuk.

Biz 60 yaşına gelenler, bundan 50-55 yıl önce, Acer, kırmızı, töngü, çedik, delice, gilik,  külbe, soku, geçgere, haft, sitil, kındap,  horanta,  seten, kirmen, çörten, hedik, çalık, kösa (kössa), anadut, dirgen, yarpız, keleş, harım, keven, bıldır,  kerme,  hatıl, karık, tumutma, heyket, sızgıt, çömçe, harnıp, çinik, köşger, urupla, keli, meses, bağırtlak,  imbal, sokum, çeten, tatlık, kaşağı, örk, kömbe, kile, evlek, firik…” sözcüklerini konuşma dilinde kullanırdık. Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğünde, tek tek anlamları olan yukarıdaki sözcükleri, artık ne yazık ki kullanmıyoruz. Çocuklarımız ise bu sözcüklerin bulunduğunun farkında bile değiller.

Kendimiz gibi bazı sözcükleri de yaşlandırdık. Farklı bir bakış açısıyla hayatın amacı yaşlanmak değil mi?

Yaz tatilini köyümüzde geçirenler, yukarıdaki sözcüklerden bazılarını duyabilmenin mutluluğunu mutlaka yaşamışlardır. Bu olgu, geçmişi özlemden, nostaljiden, farklı bir içselleştirme.

Dildeki bu değişim bile, tek başına evrimin en büyük kanıtı. Yukarıdaki kelimelerle yapılan bir sohbeti özleme ise, hasretlerin en hası.


Yorumlar - Yorum Yaz
Kitap Tanıtım Köşesi


UYGARLIK TARİHİ

Server Tanilli

Türkiye’de ortaöğretimin, özellikle de liselerin, 1950’lerle beraber gelip girdiği ve bugün de süren bir çıkmazı şudur: Tarih, felsefe, sosyoloji, edebiyat ve sanat gibi kültürün temel konularında, gençlere -hemen hemen- hiçbir şey verilmiyor; öğrencilerin kafalarına yalan yanlış, abuk subuk, ipe sapa gelmez birtakım şeyler tıkıştırılıyor.

Egemen sınıfların bir oyunudur bu!

Amaç da ne yapıp edip gençlerin uyanmasını engellemektir.

İşler öylesine tezgahlanıyor ki, daha liseden başlayarak gençlerin gözlerinin önüne bir “duman perdesi” çekiliyor; içinde yaşadıkları çağa ve topluma yabancılaştırılıyor.

Liselerden üniversite ya da yüksekokullara bu durumda gelen öğrencilerle bir “kültürel diyalog” kurabiliyor ve bir “kör dövüşü” dür gidiyor. Bu kitap, işte bu oyunu bozmak için yazıldı. Söyleyeceklerini de, bir “uygarlık tarihi” nin zemininde ve “çağdaş tarih” in çerçevesi içinde söylüyor.

Tek kelimeyle çağını tanıtarak.

Kültür; çağını tanıtıp bilinçlendirmiyorsa, laf yığınıdır.

Başta gençlere seslense de, temel kültüre meraklı herkesin öğreneceği çok şey var bu kitaptan. Okuyun göreceksiniz…


ISBN 6054183623