Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam7
Toplam Ziyaret769795
Ruhande Tandoğan’a Veda



Bundan sonra ne olacağı yıldızlarda yazılıdır, ancak biz seni unutmayacağız, çünkü senin adın kalplerimizde yazılıdır!
kosektas.net

Ruhande Tandoğan'a Veda

Bugün, 3 Haziran 2025, yüreğimizi dağlayan acı bir haberle sarsıldık. Değerli teyzemiz, kıymetli bir öğretmen, bilge bir yol gösterici, merhametiyle kalplerimize dokunan Ruhande teyzemizi elim bir trafik kazasında kaybettik.

Hayatı boyunca, yalnızca öğrencilerine değil, çevresindeki herkese ışık olmuş bir insandı o. Sessizce iyilik yapan, kimseyi incitmeyen, her kelimesiyle öğreten, her bakışıyla huzur veren bir yürek.

Onun yokluğu, yalnızca bizim değil; ardında bıraktığı üç can kardeşimizin de yüreğinde tarifsiz bir boşluk açtı. Onlara sabır ve güç diliyoruz.

Ruhande teyzemiz, sen sadece bir teyze değil; bir anne, bir dost, bir öğretmen, bir rehberdin. Seni sonsuz özlem ve rahmetle anıyoruz.

Mekânın cennet, yolun ışık olsun!

Senin sevginle büyümüş herkes seni asla unutmayacak!

Atatürkçü Düşünce Derneği l Osnabrück l Almanya

Şiirlerle Şenlendik - 32. Bölüm

ŞİİRLERLE ŞENLENDİK - 32. BÖLÜM

"Şiirlerle Şenlendik" adlı yazı dizimizin 32. bölümünü
siz ziyaretçilerimize sunmanın kıvancını yaşıyoruz!
kosektas.net

Şair Dr. Salim ÇELEBİ

9 Ekim 2015, Cuma

Şiirlerle Şenlendik, 32 -Onlar

Savaşların nedeni, bitiminde  barış yapmak olamaz; fakat tüm savaşlar barış yapılarak sonuçlanır. Nedeni ne olursa olsun, tüm savaşlar geride kan ve gözyaşı bırakır, bırakmıştır.

Ulusal Kurtuluş Savaşı, Birinci Dünya Savaşından sonra yapılan Sevr Anlaşmasının gereği olarak, Anadolu'yu istila eden emperyal güçlere karşı verilmiş olan bir mücadeledir. Bu yönüyle antiemperyalist bir savaştır.

Emperyalist güçlere karşı savaşanlar, Spartaküsler, şövalyeler değil; Anadolu insanıdır: Yurdum insanı. Nâzım bu insanları olduğu gibi, olması gerektiği gibi yazarak yansıtmıştır ünlü şiirinde.

KUVÂYİ MİLLYE-BAŞLANGIÇ

ONLAR

Onlar ki toprakta karınca,
                                suda balık,
                                       havada kuş kadar
                                                   çokturlar;
korkak,
            cesur,
                     câhil,
                             hakîm
                                      ve çocukturlar
ve kahreden
                 yaratan ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

Onlar ki uyup hainin iğvâsına
                                   sancaklarını elden yere düşürürler
ve düşmanı meydanda koyup
                                      kaçarlar evlerine
ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler
ve yeşil bir ağaç gibi gülen
ve merasimsiz ağlayan
ve ana avrat küfreden ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

Demir,
         kömür
                   ve şeker
ve kırmızı bakır
ve mensucat
ve sevda ve zulüm ve hayat
ve bilcümle sanayi kollarının
ve gökyüzü
                 ve sahra
                             ve mavi okyanus
ve kederli nehir yollarının,
sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı
               bir şafak vakti değişmiş olur,
bir şafak vakti karanlığın kenarından
                onlar ağır ellerini toprağa basıp
                                        doğruldukları zaman.

En bilgin aynalara
         en renkli şekilleri aksettiren onlardır.
Asırda onlar yendi, onlar yenildi.
Çok sözler edildi onlara dair
ve onlar için :
    zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,
                                                                  denildi.


Sanatın İşlevi


Ahşap Yakma Resim
Gürsel Şeref
Sanat, şiddeti ortadan kaldırmalıdır, yalnız o yapabilir bunu!

Stefano d’Anna’nın, “Size öğretilen ve anlatılan dünyanın, anlatıldığı gibi olduğunu söyleyenler sadece anlatanlardır. Korkmanız, çekinmeniz, endişe etmeniz gerektiği söylenen her şey, bu betimlemenin pençesindeki insanların fikirleridir. Oysa bunlar olumsuz duygulardır ve hiçbiri dünyaya geldiği hâliyle insanın mayasında olan hisler değillerdir. İnsan korkusuz doğar. Korku, zorla öğretilir,” diye betimlediği korku imparatorluğunun kollarında yabancılaşan insan(lık) tablosu Munc’un resmettiği ‘Çığlık’tan başka bir şey değildir…

Savaşla, yıkımla, yoksullukla, kan ve gözyaşıyla beslenen karanlık ‘Çığlık’ tablosunda insan(lık)ın umudu yine insan(lık)a ait devrimci sanatta ve isyandadır.

Çünkü yaratıcı sanat, savaş yıkıcılığına karşı duran; durmakla kalmayıp iyi, güzel ve doğrunun önünü açan bir dinamiktir. Tıpkı Ingeborg Bachmann’ın ifadesindeki üzere: “Bir gün gelecek, insanların siyah ama altın gibi parlayan gözleri olacak; onlar, güzelliği görecekler, pisliklerden arınmış ve tüm yüklerden kurtulmuş olacaklar, havalara yükselecekler, suların dibine inecekler, sıkıntılarını ve ellerinin nasır bağlamış olduğunu unutacaklar. Bir gün gelecek, insanlar özgür olacaklar, bütün insanlar özgür kalacaklar, kendi özgürlük kavramları karşısında da özgür olacaklar. Bu, daha büyük bir özgürlük olacak, ölçüsüz olacak, bütün bir yaşam boyunca sürecektir…”

Sözü edilen özgürlüğün yaratılmasında barış için savaşan devrimci sanatın rolü büyük olacaktır…

“Nasıl” mı? Gayet basit: Sanat, insan(lık)ı hakikâte ulaştırır. Onunla gerçekleri tanır, tanımlar ve tahayyül ederek, harekete geçeriz.

Onun görevi, kopya etmek değil, ifade ederek, yol açmaktır.

Michel Foucault kaygılarını, “Beni şaşırtan, toplumumuzda sanatın bireylere ya da hayata değil de yalnızca nesnelere ilişkin bir şey durumuna gelmesi,” diye dillendirirken; Louis Aragon da ekler: “Yeni sanat, aynı zamanda hem ağacı hem ormanı gösteren, onları neden gösterdiğini bilen, ‘sanat sanat içindir’den mümkün olduğunca uzak, insana yardımcı olmak, yaşam yolunu aydınlatmak tutkusu içinde olan, yaşam yolunun anlamını da hesaba katan ve bu yolculuğun öncülüğünü yapan kaçınılmaz, zorunlu bir yeni gerçekçiliktir”!

Evet devrimci sanat yalnızca kendisine verilenle değil, verilmiş olanın imgelemiyle de yaratır dünyasını. İmgelem yetisi, dolayısıyla soyutlama edimi olmadan, nitelikli bir geçmiş, bugün ve kendine özgü bir kültür yaratamaz devrimci sanat…

Ancak şu da unutulmamalı: Sanatçı, diğer insanların ne istediğini fark edip, bu talebi karşılamaya çalıştığı anda, sanatçı olmaktan çıkar. Sıkıcı veya eğlenceli bir esnaf, dürüst veya sahtekâr bir ticaret insanı olur…

Temel DEMİRER