Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam25
Toplam Ziyaret760874
Norman Rockwell

Bir spor olayı, bir tartışma, zorlu bir çalışma, bir çeşit gevezelik, Norman Rockwell'in işlemiş  olduğu, resimlerine yansıtmış olduğu kimi konular, ancak uyum yıllarında ABD'li polis memurlarının himayesinde okula giden bir kız çocuğunu konu edinen “Hepimizin Yaşadığı Sorun” adlı çalışması, belki de en dikkate değer olanı.

Üretken ve yetenekli bir illüstratör olan Norman Rockwell, 20. yüzyılın ortalarında Amerika'nın en popüler sanatçısıymış ve haftalık The Saturday Evening Post dergisi için üç yüzün üzerinde kapak resmi çizmiş. 

Tarzı abartılı bir gerçekçilik olan Rockwell’in resimleri, gerçek gibi görünen insanlar, sadece bir miktar karikatür içeriyor. Rockwell zamanla, Saturday Evening Post'un okuyucu kitlesinin ilgisini çeken hikayeler ve karakterler konusunda uzmanlaşmış: Beyaz, Orta Sınıf Amerika, Yaramaz Çocuklar, Vızıltılar ve At Kuyruklular, Yakışıklı Kocalar ve Pembe Yanaklı Eşler, Nazik ve Kibar Büyükler, Sevimli Köpekler ve daha niceleri,  kimi zaman belirli bir anın hemen öncesinde, kimi zaman da  hemen sonrasında yakalanmışlar Rockwell’in fırçasına.

Resime konu olan Ruby Bridges, 1954 yılında doğmuş; aynı yıl yüksek mahkeme, aldığı bir kararla, o yıllarda okullarda yapılan ayrımcılığın anayasaya aykırı olduğunu ilan etmiş. Ancak, Ruby Bridges anaokuluna başladığı yıllarda, birçok okul yüksek mahkemenin aldığı karara uymamış. Ruby'nin ebeveynleri, New Orleans'taki okullarda yapılan ayrımcılığa karşı çıkmışlar, fakat bunun bedelini çok ağır ödemişler: Babası işini kaybetmiş, çiftçilikle uğraşan büyükannesi ile büyükbabası topraklarından ayrılmak zorunda kalmış. 

Evli ve dört çocuk annesi olan bayan Bridges Hall, New Orleans'ta, demokratik değerleri; hoşgörüyü, saygıyı ve tüm farklılıkların uyum içinde yaşamalarını teşvik etmek amacıyla, “Ruby Bridges Vakfı”nı kurmuş. Barack Obama, okullarda ayrımcılığa karşı başlatılan mücadelenin 50. yıldönümünde, Norman Rockwell Müzesi’ni Ruby Bridges Hall ile birlikte gezmiş ve o tablonun önüne geldiklerinde: "Eğer siz olmasaydınız, ben bugün başkanlık koltuğunda oturmayabilirdim!” demiş.

Ruby'nin okula yürüyüşü, Amerika’daki iç savaşa kadar uzanan bir tarihin parçası olmuş. Abraham Lincoln'ün özgürlük bildirgesine ve ABD anayasasında köleliği kaldıran bir değişikliğin kabul edilmesine rağmen, Afrika kökenli Amerikalılar hiçbir zaman tam anlamıyla özgür olamamışlar. 1800'lerin sonlarına gelindiğinde ise, güney eyaletlerde yürürlükte olan "Jim Crow Yasaları", siyah tenlilerin kütüphaneler, okullar, toplu taşıma araçları ve yüzme havuzları gibi herkese açık sosyal tesisleri beyaz tenlilerle paylaşmalarını engellemiş..

Bilgi: Bu sütuna aktarılan bilgiler, "The Saturday Evening Post" adlı haftalık bir derginin Internet sayfasından edinilmişlerdir! 

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

 

Ahmet Karatekin, 02/03/1947 - 14/10/2010

Saygıyla anıyoruz!


Öğretmen Emin Karatekin'in, 14 Ekim 2010 sabahı kaybettiği biricik
babası Ahmet Karatekin için yazmış olduğu dizeler!


Ölüm hiç kimseye yakışmaz elbette. Hele ki ölen için vakit çok erkense. En son geçen yaz köyde karşılaşmış, birlikte koca yoldan köye doğru yürümüştük. Son derece güler yüzlü, sevecen ve sıcak kalpliydi. Dedikodu sevmez, kimsenin girdisiyle çıktısıyla ilgilenmezdi.

İlk haber köyden gelmişt: „Rahatsızlandı ve bu yüzden Hacıbektaş’a hastaneye kaldırıldı.“ diye. Çok üzülmüş, sağlığına tekrar kavuşacağını ummuştuk. Ancak iki saat sonra daha acı bir haber gelmişti ve yüreğimiz cızz etmişti.

Gerçekleştirmek istediği nice hayalleri vardı. Ne ki ömrü yetmedi. Çalışma hayatını henüz yeni tamamlamıştı. Kışları çocukları ve torunlarıyla birlikte Fransa‘da, yazları ise 8 ay boyunca köyde kalıyordu.

Fransa’ya dönmek için sayılı günler kalmıştı. Bir sabah kalktığında kendisini rahatsız hisseder. İlk olarak en yakındaki Hacıbektaş hastanesinde muayne olur. Hacıbektaşta yoğun bakım ünitesi olmadığı için Nevşehir’e havale edilir. Gerçekte Ahmet ağabeyin durumu çok ağırdır, Nevşehir’e yetişeceği bile şüphelidir, ancak başka çare yoktur.

Ambülansa bindirilir ve sonunda olan olur. Daha Gümüşkent’e varmadan gelen bir kriz Ahmet ağabeyi koparır alır bu dünyadan.

Hacıbektaş hastanesinde yoğun bakım ünitesi olsaydı Ahmet ağabey hayatta kalır mıydı, bunu bilmek bile istemiyoruz. Onu çok erken kaybetmiş olmanın derin üzüntüsü içerisindeyiz. Toprağı bol olsun. kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Öğretmen Emin Karatekin'in, 14. Ekim 2010 Perşembe günü geçirdiği rahatsızlık sonrası hayatını kaybeden babası Ahmet Karatekin için yazmış
olduğu "Babama" adlı ağıt. 


Erken yaşta almış yükü üstüne,
Kalbinin temizliği vurmuş yüzüne,
Herkesi şaşırttı, boğdu hüzüne,
Kalbi dayanmamış kahpe krize.
 
Yaşın atmış beş bile olmamıştı daha,
Tabut hiç yakışmamış babam sana,
Alışmak çok zor dayanamam acına,
Yemiş ömrünü de kahpe Fransa.
 
Mevlam kimseye yaşatmasın böyle acıyı,
İnsan bugünlerde arıyor eş, dost, kardeş, bacıyı,
Sabah namazında çekmiş sancıyı,
Alsın kollarına onu bacısı.
 
Felek erken yaşta kırdın kolumu,
Babam bana yapacağın bu muydu,
Diktiğin fidanlara veririm suyunu,
Kimler bekleyecek benim yolumu.
 
Babam gibi bulunmaz, zor rastlanır eşine,
İki gün olmuş, ecel düşmüş peşine,
Bekliyorum bir gün gelir diye düşüme,
Özüm dönüp giremem yaptırdığın evime.
 
Çıkaramadan gittin emekliliğin tadını,
Varır mezarına da okurum duanı,
Bağışla bizleri, helal et hakkını,
Yaşatacağım, yıllar önce koymuştum adını.
 
Sökülmüş dünyanın çıkmış çivisi,
Doldurmuş bağ bahçeye, badem ile cevizi,
Dolaştım, bulamadım kalmamış izi,
Babamın sebebi olmuş kalp krizi.
 
Ağlayarak bakıyorum albümdeki resmine,
Çok şeyler geliyor yazmak için dilime,
Söylemeden gitti tek bir kelime,
Yürek dayanmıyor ani ölüme.
 
Hatırı sayılırmıs, çokmuş seveni,
Ambulans içinde tükenmiş zamanı,
Bayram gelmeden de verdik kurbanı,
Kimlere emanet ettin anamı?
 
Sabah erken gitmiş pazara,
Uğrattılar mı babam seni nazara,
Sebebi olmuş lanet sigara,
Ellerimle koydum soğuk mezara.

Ezgin ezgin veriliyor selası,
Musalla taşına konmus naaşı,
Henüz çok erkendi, atmış üç idi yaşı,
Yiyemeden gitti babam emeklilik maaşı.

Olmaz olsun böyle yazı,
Olmazdı kimseye kötü niyazı,
O atmış beş yaşına bile razı,
Sancısı tutmuş da sabah namazı.

Rabbim bağışlasın varsa suçunu,
Sanki elleri ile hazırlamış sonunu,
Söylememiş gizli imiş sorunu,
Felek kısa çizmiş onun yolunu.

Güler yüzlü idi, güzeldi huyu,
Kimseye bağlamazdı kin, nefret, buğuzu,
Toplanmış başına sülalesi soyu,
Atmış üç yaşında tükenmiş ekmeği suyu.

Uçkuyudan döndüm çoktu acısı,
Yanmıyor ışığı, tütmüyor bacası,
Açtım kapısını kilitlenmiş odası,
Canlandı gözümde bütün anısı.

Adın konan tutacak mı bilmem yerini,
Hiç bir şey söylemedin, etmiş miydin yemini,
Yanıyorum oğlum diyordun, buldun mu serini,
Affet babam alamadım derdini.
 
Dayanmak zor, rabbim yardım eylesin bana,
Tutacağım sözünü, duracağım ayakta,
Kol kanat gereceğim kardeş, ana, bacıma,
Toprağın bol olsun, Allah rahmet eylesin sana.

Emin KARATEKİN


Babası için yazmış olduğu bu ağıdı sitemiz ziyaretçileriyle paylaşan öğretmen Emin Karatekin'e çok teşekkür ederiz!

kosektas.net


 

 




0 Yorum - Yorum Yaz
Teyyareler Köye İndi


Hüseyin Seyfi

Unutulmaya yüz tutmuş konuları, berrak bir dille yazıya yansıtarak, Internet ortamında manşetleştiren öğretmen Hüseyin Seyfi'ye çok teşekkür ederiz!
kosektas.net

Köyde kiremitli derme çatma üç binadan biri okul, biri sağlık- ebe evi, buna, köylü ‘ebe damı’ diyordu. Diğer kiremitli ev ise askerlik görevini yaparken gözlerini kaybeden Omar Emmi’ye devlet tarafından yaptırılmıştı. Bunlara bir de çinko kubbeli camiyi sayarsak biraz modern görünümlü dört bina. Bu modern görünümlü dört binadan dolayı köye iki uçak indiğine tanık olmuştuk.

Islak bir mart ayında dört kızdan sonra Doyduk Teyze’nin üçüz doğurduğu seneydi. Mahallede yedi sekiz yaşlarında birkaç çocuk bebekleri merak edip, Doyduk Teyze’nin evine bebekleri görmeye gitmiştik.

Bebeklere sevgi ile bakarken dışarda şiddetli bir gürültü işittik. Ara sıra köye gelen motorlu araçların gürültüsüne koşan biz çocuklar, bebekleri beşiklerinde bırakıp dışarı fırladık. Toprak evlerin tepeleri bir anda insanlarla dolmuştu. Gökyüzünde iki uçak alçaktan uçuyor köy üzerinde sanki şov yapıyordu.

İnsanlar uçaklara el sallıyor, şapkası olan yetişkin erkekler şapkalarını ellerine almışlar uçakları selamlıyorlardı. Bir iki kişi de bayrak gösteriyordu. Uçaklar gökyüzünde üç beş kilometre kadar uzaklaşıyor, tam ayrılacaklar sanıldığı anda geri dönüyorlar alçaktan köy üzerinde uçuyorlardı. Sonunda bu kadar kalabalığın merakını ve selamlayışını kıramadı uçaklar ve arka arkaya iki kuş gibi harman yerine indiler. O zamana kadar değil uçak, doğru dürüst makinalı araç bile görememiş çocuklar ve köylüler karşıya, harman yerine hücum ettiler. Uçaktan birer pilot inerek köylüleri, köylüler de onları karşıladı.

Çok geçmeden uçakların iniş nedenleri anlaşılmıştı. Köyü Hacıbektaş sanmışlar geçerken Hacıbektaş Veli Türbesini ziyaret etmek istemişlerdi. Ebe evinin iki bayrağı sağlık ocağı, caminin minaresiz kubbesi Hacıbektaş Veli Türbesi görüntüsü vermiş pilotlar köye inmişlerdi. Taşıt olarak sadece at arabalarının kullanıldığı bir zamanda, tüm köylü ilk ve son kez köye inen tayyare görmüşlerdi.

Hüseyin Seyfi


Gerçekte bu bahçe eteğinde çiçeği olan herkese açıktır. Çiçeği bu bahçeye dikmek için; çiçeğin sağlam, sağlıklı ve kaliteli olması, çiçeğin güzel kokması gerekmektedir.

Hem bir bütün olarak hepimizin, hem de ayrı ayrı her birimizin olan bu bahçeyi çiçeklerinizden mahrum bırakmayın! kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası