Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam18
Toplam Ziyaret769606
Ruhande Tandoğan’a Veda



Bundan sonra ne olacağı yıldızlarda yazılıdır, ancak biz seni unutmayacağız, çünkü senin adın kalplerimizde yazılıdır!
kosektas.net

Ruhande Tandoğan'a Veda

Bugün, 3 Haziran 2025, yüreğimizi dağlayan acı bir haberle sarsıldık. Değerli teyzemiz, kıymetli bir öğretmen, bilge bir yol gösterici, merhametiyle kalplerimize dokunan Ruhande teyzemizi elim bir trafik kazasında kaybettik.

Hayatı boyunca, yalnızca öğrencilerine değil, çevresindeki herkese ışık olmuş bir insandı o. Sessizce iyilik yapan, kimseyi incitmeyen, her kelimesiyle öğreten, her bakışıyla huzur veren bir yürek.

Onun yokluğu, yalnızca bizim değil; ardında bıraktığı üç can kardeşimizin de yüreğinde tarifsiz bir boşluk açtı. Onlara sabır ve güç diliyoruz.

Ruhande teyzemiz, sen sadece bir teyze değil; bir anne, bir dost, bir öğretmen, bir rehberdin. Seni sonsuz özlem ve rahmetle anıyoruz.

Mekânın cennet, yolun ışık olsun!

Senin sevginle büyümüş herkes seni asla unutmayacak!

Atatürkçü Düşünce Derneği l Osnabrück l Almanya

Coğrafi Yapısı


    
 Köşektaş'ın Sol Köşesi Köşektaş'ın Sağ Köşesi



KÖŞEKTAŞ KÖYÜNÜN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ

Bireşim: Lütfullah Çetin





COĞRAFİ KONUM

Köşektaş, Nevşehir ilinin  Hacıbektaş ilçesine bağlı olup, Ankara-Kayseri asfaltının güneyinde;  Dervişler ve Erenler Diyarı Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli`nin İlim Yurdu, hoşgörünün merkezi Hacıbektaş`ın doğusunda; yağmurla rüzgarın, tarihle coğrafyanın elele vererek yarattığı 'Güzel Atlar Diyarı Kapadokya' ile; adını içinde bulunan kızıl renkli, kumlu-killi topraktan alan, 1.355 km uzunluğu ile Türkiye`nin en uzun akarsuyu olan Kızılırmak'ın kuzeyinde; buğday tarlaları ve volkanik tepelerle dolu, Türkiye´nin kalbini oluşturan Orta Anadolu Platosu`nun tam orta kesiminde yeralan şirin bir köydür. Buğday tarlaları ile kaplı, volkanik tepelerle dolu bu step ortamının apayrı bir büyüsü vardır. Orta Kızılırmak Platosu diye de adlandırılan bu bölge, kırsal nüfus yoğunluğunun da en fazla olduğu bölgedir. Kayseri, Niğde, Nevşehir, Kırşehir, Yozgat ve Kırıkkale bu bölge içinde yer alan illerdir.


BİTKİ ÖRTÜSÜ

Köşektaş Köyü´nün tabii bitki örtüsü genellikle bozkır görünümündedir. Bu bozkır yapı, eskiden bölgede geniş yer kapladığı bilinen ormanların yok olmasıyla ortaya çıkmıştır. Köyün bulunduğu İç Anadolu Bölgesi, Türkiye`nin orman açısından en yoksul bölgelerinden biridir. Yaz sıcaklığı ve kuraklığı, tabii bitki örtüsünün gelişimini engellemektedir. İlkbahar yağışlarıyla yeşeren seyrek papatya, gelincik, çiğdem, çayır ve ot toplulukları yaz aylarında şiddetli kuraklık ve sıcaklardan sararır yok olurlar. İç Anadolu Bölgesi`nin bozkır kuşağı içinde bulunan köyün tepelerinde yer yer çalılıklar göze çarpmakla birlikte; kavak, söğüt ve benzeri ağaç toplulukları genellikle akarsu boylarında görülür.


KÖYDE AĞAÇLANDIRMA ÇALIŞMALARI

Tüm bu olumsuz koşullara rağmen bölgenin en yeşil köyü olma özelliğine sahip olan Köşektaş`ta, etrafı daha fazla yeşillendirme amacı ile, bilhassa son yıllarda, köy geneline değişik türden birçok fidan dikimi gerçekleştirilmiş, ''Yeni Harman Yeri'' diye adlandırılan bölgede dikilen fidanların su ihtiyacını karşılayabilmek için sondaj vurulmuş, 70 metre derinliğe inilerek fidanların sulama ihtiyacını karşılayabilecek miktarda su gün ışığına çıkartılmıştır. Özellikle köy halkının kendi çabası ile Köşektaş`ın gelecek 20 yıl içinde bir orman köyüne dönüştürülmesi hedefleniyor.


İKLİM

İklim bakımından Köşektaş Köyü İç Anadolu Bölgesi`ne özgü kara ikliminin etkisi altında kalır. Kış ayları soğuk ve kar yağışlı, yaz ayları ise sıcak ve kurak geçer. Doğusunda dağlık ve yüksek Doğu Anadolu Bölgesi'nin yer alması; güney, batı ve kuzey kesimlerini kuşatan dağlık alanların denizle olan etkileşimi kesmesi, köyün bulunduğu bölgede Dogu Anadolu Bölgesi`ndeki gibi sürekli olmasa da kara ikliminin egemen olmasına yol açar.

Qwickcast Bilgisunum Sayfası`ndan edilen bilgilere göre, bölgede yıllık ısı ortalaması 11°C civarındadır. Bölgede en soğuk geçen aylar Aralık ve Ocak, en sıcak geçen aylar ise Temmuz ve Ağustostur. Yörede en düşük sıcaklık ortalaması -8,8 °C (1930) ile -28,0 °C (1942) arasında; en yüksek sıcaklık 34 °C (1950) ile 39,4 °C (1954)'dır.


YAĞIŞLAR

Qwickcast Bilgisunum Sayfası'ndan elde edilen verilere göre, bölgede yağışlar genellikle kış ve bahar mevsimlerinde oluyor. Yaz mevsiminde bölgede hemen hemen hiç yağış olmuyor. Bölgede en yağışlı aylar Aralık, Ocak ve Şubat, en az yağışlı aylar ise Ağustos ve Eylül'dür. Bölgede en az yağış 202.3 mm ile 1932 yılında, en çok yağış 483.9 mm ile 1966 yılında olmuştur. 24 saat içinde en fazla yağış ise Hazıran ayında 65.9 mm ile düşmüştür. Yağışlı günlerin sayısı ise 37 ile 113 gün arasında değişmektedir. Bu arada 1930 yılında birgün karla örtülü geçerken, 1949 yılında 74 gün karla örtülü geçmiştir. © Copyright Qwickcast


Kırşehir, Türkiye
Yükseklik: 985 Metre - Enlem: 39 08N - Boylam: 034 10E





 
 




 
 
Sanatın İşlevi


Ahşap Yakma Resim
Gürsel Şeref
Sanat, şiddeti ortadan kaldırmalıdır, yalnız o yapabilir bunu!

Stefano d’Anna’nın, “Size öğretilen ve anlatılan dünyanın, anlatıldığı gibi olduğunu söyleyenler sadece anlatanlardır. Korkmanız, çekinmeniz, endişe etmeniz gerektiği söylenen her şey, bu betimlemenin pençesindeki insanların fikirleridir. Oysa bunlar olumsuz duygulardır ve hiçbiri dünyaya geldiği hâliyle insanın mayasında olan hisler değillerdir. İnsan korkusuz doğar. Korku, zorla öğretilir,” diye betimlediği korku imparatorluğunun kollarında yabancılaşan insan(lık) tablosu Munc’un resmettiği ‘Çığlık’tan başka bir şey değildir…

Savaşla, yıkımla, yoksullukla, kan ve gözyaşıyla beslenen karanlık ‘Çığlık’ tablosunda insan(lık)ın umudu yine insan(lık)a ait devrimci sanatta ve isyandadır.

Çünkü yaratıcı sanat, savaş yıkıcılığına karşı duran; durmakla kalmayıp iyi, güzel ve doğrunun önünü açan bir dinamiktir. Tıpkı Ingeborg Bachmann’ın ifadesindeki üzere: “Bir gün gelecek, insanların siyah ama altın gibi parlayan gözleri olacak; onlar, güzelliği görecekler, pisliklerden arınmış ve tüm yüklerden kurtulmuş olacaklar, havalara yükselecekler, suların dibine inecekler, sıkıntılarını ve ellerinin nasır bağlamış olduğunu unutacaklar. Bir gün gelecek, insanlar özgür olacaklar, bütün insanlar özgür kalacaklar, kendi özgürlük kavramları karşısında da özgür olacaklar. Bu, daha büyük bir özgürlük olacak, ölçüsüz olacak, bütün bir yaşam boyunca sürecektir…”

Sözü edilen özgürlüğün yaratılmasında barış için savaşan devrimci sanatın rolü büyük olacaktır…

“Nasıl” mı? Gayet basit: Sanat, insan(lık)ı hakikâte ulaştırır. Onunla gerçekleri tanır, tanımlar ve tahayyül ederek, harekete geçeriz.

Onun görevi, kopya etmek değil, ifade ederek, yol açmaktır.

Michel Foucault kaygılarını, “Beni şaşırtan, toplumumuzda sanatın bireylere ya da hayata değil de yalnızca nesnelere ilişkin bir şey durumuna gelmesi,” diye dillendirirken; Louis Aragon da ekler: “Yeni sanat, aynı zamanda hem ağacı hem ormanı gösteren, onları neden gösterdiğini bilen, ‘sanat sanat içindir’den mümkün olduğunca uzak, insana yardımcı olmak, yaşam yolunu aydınlatmak tutkusu içinde olan, yaşam yolunun anlamını da hesaba katan ve bu yolculuğun öncülüğünü yapan kaçınılmaz, zorunlu bir yeni gerçekçiliktir”!

Evet devrimci sanat yalnızca kendisine verilenle değil, verilmiş olanın imgelemiyle de yaratır dünyasını. İmgelem yetisi, dolayısıyla soyutlama edimi olmadan, nitelikli bir geçmiş, bugün ve kendine özgü bir kültür yaratamaz devrimci sanat…

Ancak şu da unutulmamalı: Sanatçı, diğer insanların ne istediğini fark edip, bu talebi karşılamaya çalıştığı anda, sanatçı olmaktan çıkar. Sıkıcı veya eğlenceli bir esnaf, dürüst veya sahtekâr bir ticaret insanı olur…

Temel DEMİRER