Çüklüman Ali imiş adamın adı. Anlatılanlara göre o yıllarda yün, deri tüccarlığı yaparak zengin olmuş. Sulanmak üzere ahırdan bırakılan büyükbaş hayvanların bir kısmı daha ahırda iken bir kısmı Göllüpınar Çeşmesine varırmış. Tarla, bağ, bahçe, altını, parası da herkesten çok bilinir, kapısında sayısız çiftçi, çoban barındırırmış.
Üç erkek evlat yetiştirip üçünü de evlendirmiş. Balkan Savaşı’nda biri kalmış, künyesi gelmiş. Ardından seferberlikte (I. Dünya Savaşı) sırasıyla diğer çocukları da askere alınmış. Ortanca oğul, Yusuf, Yemen’in çöl sıcağın da mı, Sarıkamış’ın donduran soğuğunda mı, Çanakkale'de mi, yoksa Romanya’da ki Galiçya'da mı, şehit olmuş, gelememiş. Sadece en küçükleri Hasan, dönebilmiş. Hasan dönebilmiş ama, sanki canlı bir ölü gibiymiş. İnce hastalık (Verem), sıtma Hasan’ı yemiş bitirmiş. Çok yaşamamış, o da ölmüş. Gelinin birisi Kızılağıllıymış baba evine gitmiş. Diğer gelin, üzüntüsünden koca evinde ölmüş. Küçük gelin Elif, bir süre kalmış kalmasına ama değerli, değersiz evden çok mal kaçırıp, Ali Osman’la evlenmiş.
Ocak sönmesin, hane batmasın diye düşünenler, ilk başta da karısı, geçkin yaşına karşın, Çüklüman Ali’yi genç bir kadınla evlendirmişler. Bu evlilikten bir oğlan çocuğu olmuş ama, talanı bekleyen akrabalar, komşular bu çocuğa yaşama şansı vermemişler. Çocuk yatağında ölü bulunmuş. Çocuğun anası da evi terketmiş. Bu arada Çüklüman Ali de ölmüş.
Ortada serseme dönmüş, yanına geleni tanıyamayan, söyleneni anlamayan, yaşama küsmüş, hastalıklı, yaşlı bir koca karı kalmış. Öyle ki, komşusu Esme, yanında koca bir bulgur çuvalını, Kadın, koca bulgur kazanını sırtlayıp götürürlerken bile tepki gösterememiş. Derler ki; kısa bir zaman içinde hem akrabaları, hem komşuları zavallı kocakarı’yı yiyecek ekmeğe, altına serecek bir parça çula muhtaç ettiler.
Elif, kocasının adını oğlunda yaşatmış.
Ali Osman: Ali Osman Dündar. Ölümü: 1959.
Esme: Esme Taşçı. Ölümü: 1958.
Kadın: Kadın Özdoğan. Ölümü: 1964.