Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam46
Toplam Ziyaret710136
Hippiler ve Yippiler

Yol kenarında çiçek satan genç bir Hippi kız l Oklahoma l ABD l 1973

“Hippi” kelimesi, İngilizce’de “güncel olan”, “modaya uygun” anlamına gelen “hip” kelimesinden türetilmiş. 1950'lerde San Francisco, Los Angeles ve New York gibi metropollerdeki bohem sanatçıları temsil eden, onlara ilham veren “Allen Ginsberg”, “Jack Kerouac” gibi, sıradan anlatı değerlerini, alışılmış yaşam tarzlarını reddeden, geleneklere karşı duran, özgürlükçü düşünce ve ifade tarzını benimseyen entelektüel kimseler, Hippi diye adlandırılmış. 

Hippi terimi daha sonra, büyük ölçüde, o dönem, “San Francisco Chronicle” adlı bir gazetede köşe yazarlığı yapan “Herb Caen”in, köşe yazılarında Hippilere ve yaşam tarzlarına sık yer vermesi sayesinde, 1967 yılından itibaren, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve İngiltere de dahil olmak üzere, diğer tüm ülkelere yayılmış.

Hippi hareketi kısmen, ABD'nin Vietnam Savaşı'na katılmasına ve savaş boyunca işkence, tecavüz ve toplu infaz gibi sayısı belirsiz savaş suçu işlemiş olmasına muhalefet olarak ortaya çıkmış olsa da, “Hippiler”, "Yippiler" olarak bilinen aktivist yandaşlarının aksine, siyasetle pek meşgul olmamışlar, bir küstahlık olarak gördükleri hayatı istedikleri şekilde yaşamayı tercih etmişler.

“Yippiler” (Yippies) olarak adlandırılan “Uluslararası Gençlik Partisi” (YIP), Amerikan gençliği odaklı, savaş karşıtı, radikal ve devrimci bir hareket olarak, 31 Aralık 1967'de kurulmuş. Anti otoriter bir gençlik hareketi olan Yippiler, 1968'de bir domuzu ("Ölümsüz Pigasus") Amerika Birleşik Devletleri Başkanı adayı olarak göstererek, sosyal statükoyla alay etmişler.

‘Yippie'lerin bir akıma üyeliği ya da hiyerarşisi olmamış. Hareket, 31 Aralık 1967'de, New York'taki bir apartman dairesinde yapılan bir toplantıda Abbie HoffmanJerry Rubin, Nancy Kurshan ve Paul Krassner adlı aktivistler tarafından kurulmuş. Kendi anlatımına göre Yippi ismini, Hippi isminden esinlenerek olsa gerek, Paul Krassner icat etmiş. Neden Yippi? diye soranlara; Basın 'Hippi'yi yaratır da, biz 'Yippi’yi yaratamaz mıyız?" demiş.

Bilgi: Hippiler ve Yippiler, Encyclopedia Britannica’dan edinilmiş bilgiler ışığında yazılmış bir tanımlamadır!


kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunım Sayfası


Güle Güle Çavuşum!

Hayati Akdemir


İnsanın yazmaya elinin varmadığı, söylemeye dilinin dönmediği şeyler vardır. İşte bu yazı onlardan biri. Ahmet Çavuş (Ahmet Uçar)’u yazı diliyle anlatmaya çalışmak öylesine güç ki. İnsanın ruhunu sızıyla kavuran yaşam hikayesini her anlatışında, o hayatı kendim yaşamışçasına duygulanır, ağlamamak için kendimi zor tutardım.

Yıkıntının, döküntünün, kıtlığın, sefilliğin kol gezdiği, Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda doğdu Ahmet Çavuş.  En kötüsü de, babası yoktu doğduğunda. Öksüz büyüdü. Annesi iki çocukla yalnız kalınca, fazla dayanamayıp, anası evine döndü ve başka birisiyle ikinci bir evlilik yaptı. Küçük Ahmet’i,  ebesi  Kıçey Karı, yanına aldı ve açlık, sefalet ve horlanma ile büyüttü. Altı yaşına kadar konuşamadı Ahmet. İlkokulu üçüncü sınıfa kadar okudu. Okulda olağanüstü başarılı bir öğrenciydi. Öğretmeni Musa Kâzım Dündar’ın onca ısrarına rağmen ebesi Kıçey karı daha fazla okumasına müsaade etmedi. Bu yüzden hemen çalışmaya koyuldu. Hiç durmadan, hem Köşektaş’ta, hem de Abdi’de, yarı aç, yarı tok, azmini ve şevkini kaybetmeden, çiftçi olarak çalıştı. O yılların en uzun gurbeti İzmir’e gitti, yıllar sonra döndü.

Aslen Çöllü aile grubundan olmasına rağmen, annesinin soyadını aldığından, nüfusa Ahmet Uçar olarak kaydedildi. Bu durum amcası Recep Çöl tarafından sürekli başına kakıldı.

Onsuz düğün olmazdı. Halay çeker, türkü söyler, köy halkını eğlendirirdi. Askerlik çağına geldiğinde, Abdi’den Avanos’a yaya gidip, muayne olmak istedi, ancak nafile. Askerlik çağına gelmiş olmasına rağmen, nüfusta kaydı yoktu. Ancak askere mutlaka gitmek istiyordu. İçini Askerlik Şubesi’ndeki yüzbaşı rütbeli bir askere döktü. Yüzbaşı rütbeli asker anlattıklarından çok etkilendi ve tüm işlemlerini bir çırpıda yaptı. Askere alındı ve askerliğini, Erzurum’da, Jandarma olarak, başarılı bir şekilde tamamladı, en üst er rütbesi olan çavuşluğa yükseldi.

Askerden dönünce evlenmek istedi. Köydeki kendi yaşıtından birçok kıza vuruldu, hatta kendinden on, on beş yaş küçük kızlara haber saldı.  Bu fakire, evsize, malı mülkü olmayana kim kız verir? Yaşı 29 olmuştu ama bir türlü evlenememişti. En sonunda yine bir kıza vuruldu ve çok sevdi. Hatta bir gün onunla bağda ("Vaktiyle Ahmet Çavuş'un Menmune Şen'e olan tutkunluğu") karşılaştı. Ancak kız kendisine "Ahmet Emmi!" diye hitap etti. Bu hitap şekli onun çok zoruna gitti ve hemen orada kıza şu şekilde seslendi:

Bağa gelmişsin eşeğin yüklü,
Ne desen güzel sözlerin haklı,
On beş yaşında kırk beş belikli,
Bir kız bana emmi dedi neyleyim.

Kendine göre köyden evlenemeyişinin iki sebebi vardı. İlki fakirlik, ikincisi ise Topal Süllü’yle olan atışmalarıydı. Bu atışma sonunda Topal Süllü kesip atmıştı: “Bu köyden sana kız yok!” diye.

Sonraki yıllarda Belbarak köyünden Elmas adında bir hanımla evlendi ama bu evliliği uzun sürmedi. Elmas hanım bir yıl sonra öldü. Daha sonra ikinci ve son eşi Güldane hanımla evlendi. Bu evliliğinden çocukları oldu.

İzleyen yıllarda Mucur’a gitti, Kur’an Kursu’na yazıldı, hocalık öğrendi, bir ömür boyu aranan insan oldu. Keskin zekası, derin bilgisi ve kuvvetli hafızasıyla başkalarını kendine imrendirdi; düzgün diksiyonlu, akıcı Türkçesi ile kendini dinletti. Atmışlı yılların başında önce Fransa’ya, sonra da Almanya’ya gitti, emekli olasıya dek çalıştı.

Ben diyorum ki; eğer Ahmet Çavuş Bolulu olsaydı, Köroğlu’nun arkadaşlarından biri olur, tarihe geçerdi. Eğer Malatyalı olsaydı, Battal Gazi destanından büyük destanı olurdu.  Eğer Erzurumlu olsaydı,  Aşık Emrah kadar namı olurdu. Ama Köşektaşlı doğduğu için çavuş olarak kaldı, kıymeti bilinmedi. Ancak gerçekte o bir efsaneydi!

Ruhun şad olsun, mekanın cennet olsun; güle güle çavuşum!

Hayati Akdemir





1 Yorum - Yorum Yaz
Araştırma

Facebook insanı
dar görüşlü yapıyor!
Hüseyin Seyfi

Teknoloji iletişim alanında geliştikçe sosyal ağlar da çoğalıyor. Sosyal ağlar geleneksel düşünme biçimlerini yıkıyor. Gizli ve mahrem kalması özel bilgiler açığa çıkıyor. Olaylar karşısında insanların gösterdikleri tepkiler değişiyor, özellikle gençlerin olaylara karşı gösterdikleri merhamet, acıma, heyecan gibi duygular sosyal ağlar sayesinde alışılmışın dışına çıkıyor. Onları daha bencil kılıyor.

Dijital ortamda insanların olayları kavrayış ve algılayışları farklı.  

Facebook bunlardan biri. Facebook'a günde bir milyardan fazla giriş yapılıyor.

Facebook'un insan üzerindeki etkilerini ortaya koymak bakımından gelişmiş ülkelerde birçok araştırma yapılıyor. Bu araştırma sonuçlarından anlaşıldığına göre, özellikle çocuklar ve gençler üzerinde olumlu olumsuz etkileri, kullanıldığı süreye, kullanım amacına bağlı olarak değişiyor. Uzun süreli kullanımların olumsuz etkilere yol açtığı biliniyor. Video oyunlar ve internet benzeri teknolojileri fazla kullanan çocukların fazla uyuma, obezite, karın ağrıları sorunlarına ek olarak beyin ve sinirsel gelişimi etkilediği ileri sürülüyor. Facebook'ta çok kalan çocuğun eğitim durumu olumsuz etkileniyor. Facebook'ta fazla ilgili insanda narsist davranışlar gözleniyor.

Başka bir araştırmanın  yaşlı ve orta yaş grubu insanların,  geçlerden daha mutlu olduğunu ortaya koyması da benzer sonuca varıyor. Facebook veya Instagram benzeri ağlar insanlarda yalnızlık duygusunu körüklüyor, sanal ortamda kendinde olmayanı başkalarının varlığı ile kıyaslayarak mutsuz oluyor. [Amy Molloy, The Telegraph]

Facebook insanı dar görüşlü yapıyor;

7. Ocak. 2016 tarihli, The Telegraph com' da Victoria Ward imzası ile yayınlanan bir yazıda verilen bir araştırmada, Facebook kullanıcıları kendi inanç ve fikirlerini başkaları ile paylaşarak doğrulayıp pekiştiriyor. İnsan, kendi inanç ve düşüncelerine uyanları arayıp bulmaya meyilli olduğundan, önyargılı, tartışmasız ve tekrar eden dönüşümler içinde kalıyor. The Proceedings National Academy of Sciences 2010- 2014 arası sosyal ağlarla ilgili insanlarla yapılan görüşmeden kullanıcılar, kendi ilgi alanlarında kutuplaşmaları ve ayrımcılığı besleyen,  pekiştiren topluluklarla bir araya gelme ve toplanma eğilimindeler. Çoğunlukla ön yargılı, asılsız, doğruluğu kanıtlanmamış söylentiler, şüpheye ve paronaya kışkırtıcılığına yol açıyor. Bilimsel içeriği olmayan bölük pörçük bilgiler, haberler, hızla sosyal paylaşımcılar arasında yayılıyor ve çoğunlukla kabul ediliyor.

Sosyal ağ kullanımı ve amacı yaşa, çevreye, eğitime ve kültüre bağlı. Suistimallere- kötüye kullanımlara açık bir alan. Doğru kullanıldığında yararları çok.

Internet ağları ceplere kadar girdi. Ülkemizde sosyal ağların kullanımın yaygınlığını belirtmeye bile gerek yok. Bu yüzden konu ile ilgili bilimsel araştırmaların yapılarak kamuoyunun bilinçlendirilmesi zorunlu bir ihtiyaç haline gelmiş durumda.

[Victoria Ward,
The Telegraph
]

Hüseyin Seyfi