Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam65
Toplam Ziyaret677235
Kitap Tanıtım Köşesi


Milliyetçilik:
Türkiye'nin Ayak Bağı!

“Erdoğan Aydın, bugün Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu bir etkinliğe çağırıyor okuru: Düşünmeye! Rehberlik ediyor üstelik.” 

Milliyetçilik: Türkiye'nin Çıkmazı l Erdoğan Aydın l ISBN: 9789750406355


Milliyetçilikle dünyayı ve insanlığı sürekli savaş gerilimine sokmaktan başka bir şey yapılamayacağı bir yana; ülkenin sorunlarına da çözüm üretilemez!

Modernçağ tarihinin de gösterdiği gibi milliyetçilik; insanlığa, ortaçağdaki dinsel ideolojilerle kıyaslanacak denli büyük felaketler getirmiştir. Bütün savaşlar, artan silahlanma, eğitim, sağlık ve kalkınma bütçelerinin kısılması, hep milliyetçilikle meşrulaştırılmıştır. Dahası; insanı ve haklarını, dinin yerini alan yeni bir kolektif kimlikle ezmenin ve burjuvazinin çıkarlarına feda etmenin aracı olmuştur.

Sorunlarımızı görüp aşmamızı sağlayacak demokratik sağduyumuzu elimizden alıp, bizi öteki inanç ve halklara düşman etmekte din nasıl olumsuz bir misyon görmüşse, milliyetçilik de modern koşullarda aynı misyonu görmektedir.

Bu bağlamda devlet kendi halkına, sürekli olarak "davulcuya kaçabilecek kız" muamelesini reva görmektedir.

Özetle bu kitapta, milliyetçiliğin -ve yanısıra dinin- halkın kontrolü, tektipleştirilmesi ve haklarının unutturulması için nasıl temel bir ideolojik araç olarak kullanıldığı gösterilmektedir.

Kitap, kâh tarihe gidip, kâh günümüzde tartışılan sorunlara gelerek, milliyetçilikle şekillendirilmiş Türkiye’nin öyküsünü anlatıyor.


Milliyetçilik: Türkiye'nin Çıkmazı l Erdoğan Aydın  
ISBN 9789750406355

ABİT KIZI

HAYATİ AKDEMİR
Uzun bir zamandan beri yazıya aktarmakta olduğu hikayelerden bir tanesi olan ve Abit Kızı'nı, Ortaçeşme'yi ve Çöloğlu'nu konu edinen bu yazıyı sitemize gönderen sayın Hayati Akdemir'e gönülden teşekkür eder, bu tür paylaşımlarının devamını bekleriz!
kosektas.net


Köyün tam orta yerindeki Ortaçeşme her zamanki gibi ağır, yorgun ve gururluca akardı. Köyün yarıdan fazlası buradan evine su taşır, hayvanlarını burada sulardı. Köyün tam orta yeri olduğundan, köye gelen deşiriciler, dilenciler, satıcılar, sergiciler, çerçiler, tüccarlar genellikle burada konaklar, sergilerini, çadırlarını burada açarlar, alışverişlerini burada yaparlardı. Halim Çavuş’un dükkanı çeşmenin hemen üstbaşında olduğundan, köyün delikanlıları burada toplanır, voltayı buradan vururlardı, köyün genç kızlarının en sevdiği çeşme burasıydı. Halılar, kilimler, yünler, yorganlar, çuvallar, çamaşırlar burada yıkanır, altı yedi evin bahçesi buradan akan suyla sulanırdı.

Ortaçeşmenin bir de kara kuru sahibi, koruyanı ve gözeteni vardı. Elinden hiç eksik etmediği kara kössa ile duruşu, tıpkı Ankara’daki Ulus Meydanı’nda yer alan ve ulusal dayanışma kahramanı Kara Fatma Ana’yı simgeleyen heykeli andırırdı. Ellerini beline koyup öyle dik, öyle heybetli dururdu, gözlerini ağartıp öyle sert bakardı ki, okuldan eve dönüşlerimizde, çeşmeden su içmeye cesaret edemediğimiz gibi, kaçacak delik arardık. Asıl adı Fadime idi. Ancak, babasının adından dolayı olsa gerek, sürekli “Abit kızı beri”, “Abit kızı öte”, “Abit kızı geldi”, “Abit kızı gitti” denildiğinden, köyün çoğu asıl adını bilmezdi.

Çeşmenin hemen altbaşında, yirmi, yirmi beş metre uzağında, yerli yerince, tertiplice döşenmiş iki gözlü bir evde, eşi Çöloğlu ile birlikte, sade bir hayat sürerdi. Eşi Çöloğlu tombul, etine dolgun, beyaz tenli, ak sakallı, şakacı, konuştuğu zaman herkesi ağzına baktıran, kendini dinlettiren, temiz, tertipli, titiz, biraz hovarda, biraz da lafazanın biriydi. Hiç çocukları olmamıştı. Bu yüzden, Çöloğlu, başka bir kadınla, Server'le, ikinci bir evlilik yapmış, ancak yapmış olduğu bu ikinci evlilikten de çocuk sahibi olamamıştı. Tarla, bağ, bahçe işleriyle Çöloğlu, ev işleriyle Abit kızı ilgilenirdi.

Abit kızı, çeşmeyi gözü gibi korur, çevresine  çöp kondurmaz, etrafında kuş uçurtmazdı. İyi de yapardı. Aslına bakılacak olursa, yıllarca koca köyün kahrını Abit kızı ve diğer kadınlar çektiler. Yokluk, kıtlık içinde yaşadılar; yemedi yedirdiler, içmedi içirdiler, giymedi giydirdiler. Ne ilendiler, ne de dilendiler; aşgarla saçlarını, külle ellerini, kille de çamaşırlarını yıkadılar. Hepsini saygıyla anıyorum, ruhları şad olsun!




Deşirici: Toplayıcı. Yaşamını giyecek, yiyecek ve içecek maddeleri toplayarak sağlayan kimse.

Dilenci: Yaşamını dilenerek sağlayan kimse.

Çerçi: Köy köy dolaşarak, kuru yemiş ve ufak tefek tuhafiye eşyaları satan gezgin esnaf.

Tüccar: Tacir. Geçimini ticaret yaparak sağlayan kimse.

Volta: Gezinme. Bir istikametten bir başka istikamete doğru havalı havalı yürüme.

Abit Kızı: Fadime Çöl.

Abidin: Abidin Şimşek.

Kössa: Eskiden tandırda yanan ateşi karıştırmak için kullanılan ince ve uzun metal sopa.

Kara Fatma Ana: Halk arasında ulusal dayanışma kahramanı Kara Fatma olarak bilinen Fatma Seher Erden

Göz Ağartmak: Bir kimsenin başka bir kimse veya kimselere sert, ciddi, korku verici, saygı uyandırıcı bakışı.

Heybetli: Duruşu, görünüşü korku ve saygı uyandıran.

İki gözlü bir evde: İki odalı bir evde

Çöloğlu: Mustafa Çöl (Ayrancı)

Hovarda: Zevkine düşkün, çapkın.

Lafazan: Geveze; gereğinden fazla konuşan.

Server: Server Çöl.

Kıtlık: Yokluk; ihtiyaca yetmeyecek oranda azlık.

İlenmek: Başkaları için kötü dilekte bulunmak, beddua.

Dilenmek: Sadaka istemek; kendisini acındırarak başkalarından para veya yiyecek, içecek, giyecek maddeleri istemek.

Aşgar: Duvar diplerinde yetişen bir bitkinin ezildikten sonra kaynatılmasıyla elde edilen bir sıvı.

Killi Toprak: Oldukça yumuşak ve yapışkan bir toprak türü.




 

 


0 Yorum - Yorum Yaz
Şiir Tanıtım Köşesi

Özgürlük ve Onur Üzerine

Türk Şiiri'nin yaşayan devi Ataol Behramoğlu'nun "Özgürlük ve Onur Üzerine" adlı bu şiirini siz ziyaretçilerimize sunmaktan kıvanç duyarız!
kosektas.net

Demirtaş’a, Kavala’ya, cezaevlerinde haksız yere tutulan herkese!

Özgürlük ve onur kavramlarının
Tek ve aynı şey olduğunu düşünürüm;
Özgürüm, onurluyum çünkü,
Onurluyum, çünkü özgürüm.

Yaşamı değerli kılan da
Bu ayrılmaz birlikteliktir.
Savunduğum onurumla
Zindanda da özgürüm demektir.

Halklar da tıpkı kişiler gibi,
Onurla yaşarlar, eğer özgürlerse;
Bir halk razı demektir onursuzluğa,
Tutsaklığı yazgı kabul etmişse.

Özgürlük ve onur için verilen savaşım
Kavgaların en kutsalıdır.
Çünkü o, bilinçli tarihi boyunca insanın
Gerçekten insan olabilme uğraşıdır.

Ataol Behramoğlu