Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam156
Toplam Ziyaret695412
Göremediğimiz Tüm Işıklar

Göremediğimiz Tüm Işıklar
Anthony Doerr

Göremediğimiz Tüm Işıklar, insan davranışı hakkında düşündürücü ve duygusal açıdan yankı uyandıran bir hikaye arayan herkesin mutlaka okuması gereken bir eser. Doerr'ın sıra dışı anlatımı ve büyüleyici karakterleri, okumayı bitirdikten sonra bile uzun süre sizi terketmeyecekler.

Göremediğimiz Tüm Işıklar, Anthony Doerr'in, II. Dünya Savaşı sırasında Paris'te yaşayan, Fransız Marie-Laure LeBlanc ile genç bir yetim olan Alman Werner Pfennig'in hikayelerini iç içe geçiren büyüleyici ve duygusal bir roman. Savaş ilerledikçe Marie-Laure ile Werner’in yolları beklenmedik şekilde kesişiyor, ikisi de savaştan bir an önce kurtulmak için çaba sarfediyor ve bu, insan ruhunun hayal edilemeyecek zorluklara rağmen dayanıklılığına vurgu yapıyor.

Doerr'in anlatısı zengin ve çağrıştırıcı; hem işgal altındaki Paris'in güzelliğinin hem de Nazi Almanyası'nın vahşetinin canlı görüntülerini resmediyor. Savaşın çapraz ateşinde kalanların hayatlarına hakim olan korkuyu, belirsizliği ve umudu ustaca yakalıyor.

Marie-Laure'un hikayesi cesaret ve azim hikayesi. Körlüğüne rağmen dünyayı olağanüstü bir özgüven ve beceriyle dolaşıyor. Onun sarsılmaz ruhu, bize en savunmasız bireylerin bile içindeki gücü hatırlatan bir ilham kaynağıdır.

Werner'in hikayesi ahlaki karmaşıklık ve kurtuluşla ilgili. Şiddeti ve gücü yücelten bir toplumda büyüyen Werner, savaşın zulmüne tanık olurken vicdanıyla boğuşuyor. Onun anlayış ve şefkat yolculuğu, insani bağın gücünün bir kanıtıdır.

Romanın doruk noktası hem yürek parçalayıcı hem de umut vericidir; çünkü karakterlerin yolları çok önemli bir anda kesişir. Doerr bize, ezici karanlığın karşısında sevginin, nezaketin ve insan ruhunun kalıcı gücü hakkında derin bir mesaj bırakıyor.

Göremediğimiz Tüm Işıklar, insan davranışı hakkında düşündürücü ve duygusal açıdan yankı uyandıran bir hikaye arayan herkesin mutlaka okuması gereken bir eser. Doerr'ın sıra dışı anlatımı ve büyüleyici karakterleri, okumayı bitirdikten sonra bile uzun süre sizi terketmeyecekler.

kosektas.net

Göremediğimiz Tüm Işıklar, Anthony Doerr
ISBN: 9786259918570

Sanat ve Sanatçı

İnsan var olduğundan bu yana güzeli, iyiyi  bulmak için kendince   arayışlara girmiş, önce kendini düzeltmekle başlamış işe, sonra doğadaki diğer güzelliklerle buluşarak onların içine kurulmuştur.

Sanat  her şeyden önce bir güzelliktir. Sanatçı ise durmadan bu güzelliğin peşinde koşan ve onu yakalayabilen kişidir. 

Sanat, içimizdeki iyilerin dışa vurumudur. Bazen bir coşku, bazen bir boşalma olarak karşımıza çıkar.

Sanata önem veren ve bunu içinde duyan birey ve toplumlar daha barışçıldırlar.  Sanatın özü duygulardır. Duyguların kaynağı sanatçının içidir.

İnsanın sanat karşısındaki tepkileri ruhundaki öz-e göredir. Bu öz içimizdeki mayadır. Duygularımız, içimizdeki bu öz mayaya göre  yoğunlaşır ve bu yoğunlaşma sanatı doğurur. Sanat, geçmişin bir yansımasıdır .

Sanatı yapan da, alan da geçmişten esintiler içindedir. Sanatın mayası geçmiştedir. Buna  kültür de diyebiliriz.

Sanatın içindeki  gelecek ise, bir önsezi , bir  İçe doğma veya kurgulamadır . 
Sanatın içinde bir renk, bir  gölge, bir  satır, bir köşe, bir nokta veya bütün, farkında olmasak da bizi geçmişimizle buluşturur, geçmişten bir pencere açar, belki de bilinç altımızdaki anılarımızı canlandırır. İnsan doğasının ilkelliği, özgünlüğü, çıplaklığı o pencereyi açınca , sanat karşısındaki duyduğu kıpırtı damarlarına yayılır. Tüm ruhunu saran bir hoşluk hisseder. Burada sanat yolculuğu başlar; sanatçı ve sanatsever bu yolculukta birliktedirler  ve benzer duyguları taşırlar. Sanatseverin bizzat kendisi sanat eseri üretmeden, yani sanatçı olmadan bile sanat ruhu taşıdığından, bir resim bakarken, müzik ve şiir dinlerken, tiyatro seyrederken sanatçı ile benzer duygular içine girer. Bu duyguya sanat duygusu adı verilir.

Sanatçı, sanat ruhu taşımanın ötesinde bu havayı resme, söze, ritme, gösteriye, yazıya veya  estetik bir şekle, biçime dönüştürür.

Filozof ve bilim adamlarının bulunduğu yerlerde her zaman sanat da varolmuştur. Sanat onları, onlar sanatı yarattıklarından; Büyük Lider Atatürk tarafından, sanat, milletlerin hayat damarları olarak gösterilmiştir.


Hüseyin Seyfi/ Avanos


  
1174 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Norveç Ağacı
Norveç Ağacı
Haruki Murakami

"Norveç Ağacı", Japon yazar Haruki Murakami'nin 1987 yılında basılan bir romanı. 1987'de basılan bu kitap, 1960'larda geçen bir yetişkinliğe geçiş hikayesini anlatıyor.

Hikaye, insan ilişkilerinin karmaşıklığıyla boğuşurken aşkı ve kendini keşfetme yolunda ilerleyen bir gencin, Toru Watanabe'nin etrafında dönüyor. Romanın başlığı, romanda tematik önem taşıyan The Beatles'ın "Norwegian Wood (This Bird Has Flown)" şarkısından esinlenilerek konmuş. Murakami'nin çalışmaları büyülü gerçekçilik, iç gözlem ve çağrıştırıcı hikaye anlatıcılığının karışımıyla tanınıyor.

Özetle “Norveç Ağacı", baş kahramanı Toru Watanabe'nin 1960'ların Tokyo'sundaki üniversite yıllarını konu alıyor. Hikaye, Toru ve Kizuki'nin kız arkadaşı Naoko'yu derinden etkileyen, arkadaşı Kizuki'nin intiharının anısıyla şekilleniyor. Toru, kendi akıl sağlığı sorunlarıyla boğuşan Naoko'yla romantik bir ilişkiye giriyor. Hikaye ilerledikçe Toru, nerede ne yapacağı belli olmayan bir sınıf arkadaşı olan Midori ile de karşılaşıyor.

Roman aşk, kayıp ve anlam arayışı temalarını araştırıyor. Toru'nun Naoko ve Midori ile ilişkileri, insani bağlantıların karmaşıklığını ve kişisel mücadelelerin yakınlık üzerindeki etkisini yansıtıyor. 

Murakami, gerçekçi tasvirleri büyülü gerçekçilik unsurlarıyla harmanlayarak zengin bir duygu dokusu örüyor. The Beatles'ın şarkısından ilham alan başlık, karakterlerin nostaljik, melankolik ve zamanın akışıyla uyumlu deneyimleri için dokunaklı bir metafor görevi görüyor.

"Norwegian Wood", çağrıştırıcı hikaye anlatımı, karmaşık karakter gelişimi ve derin temaların araştırılması nedeniyle övgüyle karşılanmış ve çok okunan bir roman.

Roman, aşkın ve onu kaybın karmaşıklığını derinlemesine inceleyerek bu deneyimlerin karakterlerin kimliklerini nasıl şekillendirdiğini tasvir ediyor.

Karakterlerden baş kahraman Toru, okuyucu için bağ kurulabilir bir mercek görevi görüyor. Onun içe dönük doğası ve duygusal yolculuğu, romanın daha geniş temalarını yansıtıyor. Naoko'nun kırılganlığı ve Midori'nin canlılığı, aşkın ve insani bağın farklı yönlerinin keşfedilmesine katkıda bulunuyor.

Roman, 1960'larda Japonya'daki öğrenci hareketinin arka planında geçiyor. Murakami, zamanın sosyal ve kültürel değişimlerini yakalayarak karakterlerin deneyimleriyle incelikli bir bağlam sağlıyor.

Murakami'nin düzyazısı sadeliği ve duygusal yankısı nedeniyle övülür. Birinci şahıs anlatımı, okuyucuların Toru'nun düşünceleri ve duygularıyla yakından bağlantı kurmasına olanak tanıyor.

Roman, Naoko'nun mücadelesi üzerinden ruh sağlığına değiniyor. Murakami bu temayı hassasiyetle ele alıyor, bireyler ve ilişkiler üzerindeki etkisini tasvir ediyor.

Beatles'ın şarkısının merkezi bir motif olarak birleştirilmesi, romanın hafızayı ve zamanın geçişini keşfetmesinin altını çiziyor ve anlatı ile kültürel ortam arasında dokunaklı bir bağlantı yaratıyor.

Kısaca "Norveç Ağacı", duygusal derinliği, incelikli karakterleri ve temaların ustaca iç içe geçmesiyle öne çıkıyor. Her ne kadar geniş bir beğeni toplamış olsa da roman, Murakami'nin belirli karakter dinamiklerini ele alış biçimine ilişkin tartışmalar, romanın eleştirel analizine katmanlar katıyor.

Britannica l Japanese Literature