Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam6
Toplam Ziyaret710945
Muhtarlık Destek Grubu
Gruba Katılım Talebi

Gruba katılmak için aşağıdaki bu sembole  tıklayabilir veya aşağıdaki QR kodunu telefonunuzun kamerasına okutabilirsiniz.

Resime TıklayınızKameranıza Okutunuz

Richtlinien für die Nutzung des WhatsApp Logos und ...

Köyümüzün görsel olarak daha da güzelleştirilmesi, köyümüzdeki mevcut mekanların bulundukları durumdan kurtarılarak çağdaş bir görünüme kavuşturulması, mevcut sorunların çözülmesi ve daha birçok konuda, duyarlı köylülerimiz tarafından fikir tartışmaları yürütülmekte.

Muhtarlığın sahip olduğu cüzi bütçeyle bunların üstesinden tek başına gelmesi mümkün olmayacağından, 31 Mart’ta yapılan yerel seçimin hemen ardından, yeni seçilen köyümüz muhtarı ile ekibine somut destek sağlamak amacıyla, bir WhatsApp Grubu oluşturduk. 
Muhtarın ve ekibinin bilgisi dahilinde oluşturduğumuz ve “Muhtarlık Destek Grubu” adını verdiğimiz bu grubun tek bir amacı var, o da, köyümüze ait demirbaş ve değerlerin korunmasına ve yapılacak tüm faaliyetlere düzenli bir şekilde destek sağlamak! Muhtarlık Destek Grubu, tamamen gönüllü katılım esasına dayalı bir gruptur, ticari hiçbir amacı yoktur!

Başlangıçta samimiyetlerine inandığımız, gönüllü köylülerimizle oluşturduğumuz bu gruba, sunacağı öneri ve somut katkılarla, köyümüzdeki değişim sonrası oluşmuş olan coşku ve hevesi güçlendirmek isteyen, Köşektaş sevdalısı herkes katılabilir.

Gruba üyelik, etkin katılım ve somut katkı gerektirir: Gruba katılacak herkes, gerek imece usulü yapılacak çalışmalara bizzat katılarak, gerek maddi destek sağlayarak, bu sorumluluğu yerine getirebilir!

İşte gerçekleştirilmelerini isteğimiz faaliyetlerden bazıları:
 
♦ Köyümüz ve çevresini çöp illetinden kurtaracak, mutfak atığı dışındaki atıkların belirlenmiş bir yerde ayrıştırılarak toplanmalarını sağlamak amacıyla caydırıcı ve teşvik edici metodların geliştirilmesi, köyümüz insanının çevreye karşı olan duyarlılığını artıracak bilgilendirici ve ödüllendirici çalışmaların yapılması.

♦ Çağdaş donanımlı; oturma ve hoş vakit geçirme mekanlarının oluşturulması. 

♦ Toplantı, eğlence ve bilgilendirme anlarının; festivaller ve çalıştayların düzenlenmesi.

♦ Köyümüzde ihtiyaç duyulan yolların kilitli taş ya da asfaltla kaplanmalarının sağlanması. 

♦ Köyümüzü daha da güzelleştirecek projelerin üretilmesi; temizlik, bakım, onarım, ağaç budama gibi ihtiyaç duyulan çalışmaların rutin hale sokulması.

♦ Köyümüzün kültürünü, yetiştirdiği değerlerini; resim ve müzik sanatçılarını, şairlerini, yazarlarını, ürettikleri eserleri tanıtacak bir mekanın oluşturulması.

♦ Internet erişimini yaygınlaştırarak dijital dönüşümün sağlanması.

♦ Doğal enerji tedariğinin gerçekleştirilerek köyümüze sürdürülebilir kazanımların sağlanması.

♦ Köy yönetimindeki yenileşim ve şeffaflığın sağlanması ve böylece muhtarlığın bir rant kapısı olarak görülmesinin önüne geçilmesi.

İl Özel İdaresi’nden ve köylülerimizden sağlanacak destekle, bu faaliyetleri gerçekleştirmek işten bile değil!

Köşektaş Köyü Muhtarlık Destek Grubu


Musa Kazım YALIM - Hastayım Yaşıyorum Görünmez Hayâliyle

Dil düşünceyi, düşünce felsefeyi, felsefe bilimi, bilim endüstriyi yaratır!

Dil, bilimsel uygarlığın temelidir!

Musa Kazım YALIM


 

EĞİTİM

 

Yaşam boyu eğitim anlayışı: eğitimi sınırlı görmeyen, aynı zamanda, cinsiyeti ve eğitim düzeyi ne olursa olsun, eğitime öncelik ve önem veren bir anlayıştır! Bilgi patlamasının ve çok hızlı değişimin yaşandığı Dünyamızda bunlarla başa çıkmanın en önemli çözüm yolu eğitimdir! Bir toplumun gelişimi, yaşam kalitesinin artması, o toplumun insan kaynaklarını ne kadar etkin kullandığına bağlıdır! Bu ise eğitimle gerçekleşir!
  
İbrahim ÇÖL

 Eğitimdir ki, bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır
veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder.

6 Nisan 2014

“Hiçbir şey bilmeyen, hiçbir şeyi sevmez. Hiçbir şey yapmayan, hiçbir şeyi anlamaz. Hiçbir şey anlamayan değersizdir. O ysa anlayan kişi aynı zamanda sever, farkına varır, görür. Bir şeyin aslında ne kadar bilgi varsa daha fazla sevgi vardır…” (Parascelsus).

“Tarih boyunca bütün insanlık için, en vahşi, dünyanın en yırtıcı canavarları ile teknolojinin en tahripkâr silahları bile, yerince ve yeterince eğitilmemiş bir toplumun cahil birey ve barbarları kadar yıkıcı ve tehlikeli olmamıştır!” “Yerince ve yeterince eğitim ve öğretim gösterilmemiş politik, ekonomik ve sosyal yönden doyurulmamış aç bir toplum, her türlü mikrobu kabule susamış açık ve tehlikeli bir yaradan farksızdır!” “Bilgi belki her zaman her şey değildir, ama bilgisizlik hiçbir zaman hiçbir şey değildir!” diyor, M. İlhan Gençsan.

“Eğitim insan olmaktan kaynaklanan en temel haktır ve eşitlik, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşılması için gerekli bir araçtır.” (Pekin Eylem Platformu) kararı alıyor.

Bunlara katılmamak mümkün mü? İnsanlar eğitilebilen yaratıklardır. Diğer yaratıklardan farklı olarak öğrendiklerini, eğitimle kazandıklarını başka insanlara ve diğer varlıklara da artırarak aktarabilir, sürdürebilir ve geliştirebilirler. Bunu da on binlerce yıldan beri gerek sözlü gerekse yazılı olarak yapmaktadırlar.

Eğitim sadece günümüzün sorunlarına çözüm üreten değil, aynı zamanda, geleceği de planlayan bir süreçtir. Günümüzde eğitim, yaşam boyu süren, yaşamın her alanını belirleyen ve bütünleyen bir süreç olarak görülmektedir.

Üretimde verimlilik ve kalite, okuma yazma bilmek ve bilmemek arasında % 44 değişim göstermektedir. Türkiye’de kız çocuklarının eğitimi, eğitimden yoksun kalan çocuklar üzerine odaklanılarak, tüm çocuklar için kaliteli eğitim sağlamak anlamına gelmektedir. Okul ve eğitim düzeyi olarak dünyada son 12 ülkeden biri olan ülkemizde; hedef, ülke olarak, tüm kız ve erkek çocuklarımızın ilköğretimi bitirmesini sağlamak olmalıdır.

Geleceğimizi güvenli, sağlıklı, kültür seviyesi yüksek nesillere bırakmak için her şeyden evvel tüm çocuklarımızı eğitmeliyiz. Bu uğurda herkese görev düşmektedir. Kız çocuklarının eğitimini sağlamanın önemli bir yolu, kız çocukların eğitiminin önemi konusunda toplumu bilinçlendirmek ve anne babaları kız ve erkek çocuklarını ayırmadan okula göndermeye ikna etmektir. Okula kayıt olmamış, kaydolduğu halde okula devam etmeyen ya da okulu bırakma riski bulunan çocukların sisteme kazandırılmaları ve sistem içinde kalmalarını sağlamak önemlilik arz etmekle birlikte, okuma yazma bilmeyen yetişkinlerin tespiti çalışmaları ve kurslara yönlendirilmeleri de önemlidir.

Eğitim istendik davranışların öğretilmesi ve alışkanlık haline getirilme kazandırışları olarak değerlendirilmelidir. Bu anlamda okullarımızda eğitim kalitesinden bahsedilemez. Okula ulaşımda, tercihte, çevre ve yakın okulların zorunlu tutulmaması ve kayıt alanındaki başarısızlıklar nedeni ile çevre ilgisi azalmış olan okulların mali yapısı da yetersizdir, zayıftır. Okul donanımları bizzat okul tarafından tedarik edilmesi durumuyla karşı karşıya bırakıldığından, donanım eksik ve yetersizdir. Zorlamalar kayıt dışı çağ (çağ: Burada Türkiye’deki zorunlu eğitim çağı (06–16) yaş grubu içinde bulunan kesim kastedilmektedir.) nüfusu artırmaktadır.

Bir sınıf içinde çok çeşitli öğrenme sürecine sahip öğrencilerin olması nedeni ile eğitim öğretimde olumsuzluklar oluşmuş durumdadır. Mali yönden zayıf çevre, ekonomik kaygıları öne çıkmış veya zayıf eğitimcilerle, gerek mesleki gerekse eğitim materyalleri kullanımı deneyim ve uzmanlığı açısından güçsüzdür, zayıftır. Bilgi, deneyim, kariyer ve liyakat esasına göre yetişmemiş kişilerin eğitim kurumlarında yönetici olarak bulundurulması, belirli siyasi görüş veya zümre eğilimli kişilerin bulunması olumsuzluğunu taşımaktadır.

Okullarda genç öğretmenlerin fazlaca bulundurulması, kurum kültürünün oluşmaması olumsuzluğunu taşımakla beraber, çalışma şevk ve isteklerinin bulunması, korkularını yenebildikleri ölçüde eğitime olumlu katkılar sağlamaktadır.

Öğretmenlerin zamanında derse girip çıkarak, okulda bulunan öğrencileri güvenle okulda tutabilmeleri tek olumlu yönlerindendir. Eğitim kalitesi, mali yapımız, donanımlarımız, okulun eğitim açısından çekici odak olamaması, eğitimciler olarak birlikte karar verme zayıflığı ve uygulama eksikliklerinin mevcudiyeti, kişilerle öğrenciler arasında öznel davranışlar yaratamaktadır. Kurum Kültürü mevcut değildir.

Lider ve yetenekli personel yetersizliği, kısıtlı araştırma ve geliştirme çalışmaları, paydaş ve ortakların çalışmalara tam olarak katılamadıklarını göstermektedir. Eğitim kurumlarının başarı algılaması anlayışı ve çevre ilçelerdeki okulların çekiciliğinin sürüyor olması, mevcut sistemin eğitime bakış açısı, gelecekte bu alanda daha da zayıflayacağımızı ve fırsatları yakalama şansımızın düşük olacağını göstermektedir.

Çevrenin eğitimsizliğinin artması, eğitimden beklenti zayıflığına yönelme, düşme durumu söz konusudur. Açık öğretime yönelme, çeşitli kursları alternatif görme yüzünden örgün eğitim kurumlarında istenilen hedeflere ulaşılamamakta, kazandırılması gereken alışkanlıklar kazandırılamamakta, içselleştirilememektedir ki; eğitim, açık öğretim kurumları ile asla mümkün görünmemektedir. Teknoloji baş döndürücü hızla değişimini sürdürürken, kurumsal olarak onu yakalamada ve tedarikte güçlük yaşıyoruz.

Çocuklarımız öz güvenini kazansın diye çabalarken, işin sonunun nereye gideceğini kestiremiyoruz. İçine kapanık veya çok hareket serbestîsi bulunan çocuklar, kişiler olumsuz örnekler sunmaktalar. Bu noktada eğitimciler çözümsüzlük içinde bulunmaktadırlar. Veli Öğretmen ilişkileri, eğitim için katkı sağlayamayacak olumsuz bir konumda sürdürülmektedir. Çocuklara özgüven kazandırırken, kişiliklerin temeli, saygı ve sevgiyi verememek ya da olumsuz yöne kaydırmalar gözlenilmektedir. Sevgi, saygı çemberleri eksene alır. Çocuğun peşine takılmak ayrı, çocuğu insan yerine koymak ayrı. Çocuk değerlerimizin fanusu içinde sönmeyen bir alev kalmalıdır. Tek başına kalırsa bilinmez fırtınalardan nasıl korunur. Zararlı alışkanlıkların hızla yayılıyor olması, görsel yayınlar ve medyada çocukların zihinsel ve duygusal gelişimini olumsuz etkileyen örneklemeler mevcuttur. Bu durum kişilik oluşum ve gelişimine zarar vermektedir.

Bilinçsiz internet erişimi ve kullanımı, tek yönlü bilgi oluşumu, karşılaştırmalı öğrenim zayıflığına sebep olmaktadır.



0 Yorum - Yorum Yaz
Köy Enstitüleri


Köylünün yaşantısının, görünmez güçlere, efsanelere, mucizelere, mezheplere, tarikatlara, cemaatlara, kadere, uğura, muskaya ve hurafelere dayalı, akıl ve bilimsellikten uzak, körinançlar bütünü halindeki safsatalardan
arındırılmasını Köy Enstitüleri kuruluşları sağlayacaktı.



Köy Enstitüleri hareketi; Atatürk’ün ortaya koyduğu akıl ve bilimin öncülüğündeki, bilimsel dünya görüşü doğrultusunda, bilimsel ve sanatsal değerlere dayalı, Hasan Ali Yücel’in bakanlığı döneminde, İsmail Hakkı Tonguç’un yaratısı, özel bir pedagojik öğretim metodu içeren, Türk köylüsü ve toplumuna özgü, Rönesans ve aydınlanma hareketiydi.

Türk köylüsü, asırlarca ihmal edilmiş ve ona en ufak hizmet bile sunulmamıştır. Aslında Türk köylüsü zeki ve yaratıcı bir özelliğe sahiptir. Ancak, ne yazık ki, Türk köylüsünün bu özelliği, Osmanlı döneminde, değerlendirilememiştir.
Osmanlı İmparatorluğu, Türk köylüsünün alın teri ve emeği ile elde edilen ekonomik güç sayesinde, 620 yıl varlığını sürdürebilmiştir. Türk köylüsü aç kalmış, yoksul kalmış, ancak varlığını Osmanlı İmparatoprluğuna adamaktan geri kalmamıştır.

Osmanlılar, Türk köylüsüne hizmet götürecekleri yerde, Arap – İslam ideolojisinin, kültür ve uygarlığının etki alanını daha da genişletmeye çalışmıştır.
Köylülerimiz, hiyerarşik yaratılış ilahi düzenine ve kadere bağımlı olarak yaşamaya alıştırılmıştır. Bu yüzden köylülerimiz, altı yüz yılı aşkın bir zamandan beri, hiçbir şeyin, hiçbir güzelliğin farkına varamadan, kader ve öbür dünya mutluluğuna bağlı olarak yaşamışlardır. Hatta umut nedir, onu bile yaşayamayanlar, bu dünyanın boşluğunda bir hayal gibi yok olup gitmişlerdir. Köylülerimiz, asırlardır; sabır, şükür ve umutla yaşamaya alıştırılmış olup, aldatmaca bir mutluluk uygulamasıyla avutulagelmişlerdir.

Asırlardır köylülerimiz, vergi almaya, düşmana karşı savaş alanında kaynak olarak kullanılmaya yönelik canlı bir araçtı. Mutlu olmak şöyle dursun, insanca yaşamaktan uzak, köle gibi kullanılmak ve öyle yaşamak, köylülerimizin ve halkımızın değişmeyan kaderiydi. Dinsel yorumcu ve kadercilere göre, sanki Allah, onlara, ölünceye dek, hep köle gibi bir yaşam biçimi çizmişti.  Zavallı köylülerimize ve halkımıza bu anlayış ve yanlışlar Allah buyruğu olarak gösteriliyordu. Bu buyruk köylülerimize özel olarak Allah tarafından gönderilmiş bir “ilm-i ilahi” olarak kabul ettirilmiş ve köylüler, ölüm ötesi –öbür dünya- ahiret yaşamının mutluluğu ile aldatılagelmişlerdir.
Köy Enstitülerinin öncelikli amacı, köy insanını hiçbir kuvvet, yalnız kendi hesabına insafsızca istismar etmesin, köylülere köle ve uşak muamelesi yapamasın diye, köylüye kendi öz haklarına sahip çıkabilecek, demokratik haklarını elde edebilecek bilincin kazandırılmasını sağlamaktı.
Tarım alanında dünya standartlarını yakalayacak yaratıcı, üretici ve girişimci etkinlikleri yapacak köy insanının yaratılması sağlanacaktı. Bu nedenle, kendi öz haklarına sahip çıkmasına yönelik feodal sömürüye, yani toprak ağalığına karşı bilinçlendirilmesi zorunlu hale gelmişti. Bu bilinç ancak Köy Enstitüleri hareketiyle sağlanabilirdi. Bu nedenle eğitimin, Atatürkçü, akıl ve bilim doğrultusundaki bilimsel dünya görüşünün güdümüne alınması sağlanacaktı.
Köylünün yaşantısının, görünmez güçlere, efsanelere, mucizelere, mezheplere, tarikatlara, cemaatlara, kadere, uğura, muskaya ve hurafelere dayalı akıl ve bilimsellikten uzak körinançlar bütünü halindeki safsatalardan arındırılmasını Köy Enstitüleri kuruluşları sağlayacaktı.

Köy Enstitüleri yüksek bölümüyle, yirmi bin öğretmeniyle, yetiştirdiği yazar, şair ve sanatçıları ile Türkiye’nin geleceği çok parlak gözüküyordu. Bu etkinlikle, tüm Türkiye’nin eğitimi – öğretimi Köy Enstitüleri eğitim metoduna dönüştürülecekti.
Köy Enstitüleri’nin amaçlarından en önemlilerinden biri de, Türk köylüsünü ve halkını; Arap halkının inanç ve geleneklerine bağlı, Ortaçağ Arap İslam Uygarlığı’nın oluşturduğu, Kuran düzenlemesi ile, Eş’ari’nin akıl ve bilim düşmanlığı denilen körinanca yönelik, sözde, Allah tarafından (ilm-i ilahi) gönderildiği söylenen Arap ulusçuluğunun yaratmış olduğu kültür ve uygarlığına bağlı olarak yaşamaktan kurtarmaktı. Böylece, Köy Enstitüleri eğitim kuruluşları ile, kendi öz ulusal kültürümüzü oluşturarak, akıl ve bilimin öncülüğünde, kendi uygarlığımızı yaratmaya yönelik amacın yaşama geçirilmesi sağlanacaktı.

Batı tarihinde Fransa’da uygulandığı gibi, ne acıdır ki, Türk köylüsü ve halkına da uygulanmış olarak değerlendirilen Obskürantizm ve Obstrüksiyon olayı, yani köylünün ve halkın toplumsal gelişmesini engelleme yolu ile devleti daha rahat yönetme düşüncesi, Osmanlı döneminde de yaşanmıştır.
Köy Enstitüleri hareketi ile, köylünün ve halkın üzerinde yaşatılan Obskürantizm ve Obstrüksiyon uygulamasına son veriliyordu.

1950 DP (Demokratik Parti) döneminde de, aynı anlayış uygulanmaya konmuştur. Çünkü Köy Enstitüleri‘ni kapatmak, Obskürantizm ve Obstrüksiyon olayının ta kendisidir. Bu uygulama ile köylünün bilinçlenmesi önlenmek isteniyordu.

Köy Enstitüleri’nin etkinliği ile uyanan köylüler, kendi öz haklarına sahip çıkmaya, toprak ağaları ve köylüyü sömürmeye alışmış egemen sınıf ve devlet yöneticilerinin rahatı ve mutluluğu bozulmaya başlayınca, mutlu ve egemen kesim, Köy Enstitüleri’ne karşı cephe oluşturmuşlardır.

Köy Enstitüleri’ni kapatmak için çeşitli iftira ve entrikalar oluşturulmuştur. DP’li bir milletvekilinin Konya ilinin Durlas köyü halkına yaptığı konuşma şu şekildedir:

“Köy Enstitüleri’nde kız ve erkek öğrenciler birlikte eğitim görüyorlar. Bu nedenle, kız erkek birlikteliğinden dolayı, fuhuş olayı yaşanmaya başlanmıştır. Biz, DP iktidarı olarak, Köy Enstitüleri’nde okuyan kızlarınızı erkeklerden ayırdık. Onları Kızılçullu Köy Enstitüsü’nde topladık. Böylece kızlarınızın namusunu kurtardık.”

DP iktidarı, Köy Enstitüleri’nin kapatılışıyla birlikte; 1932 yılından itibaren Türkçe okunmaya başlayan ezanın yeniden Arapça okunmasını sağlayarak, Arap kültür ve uygarlığına yeniden dönüşün yolunu açmış, böylece Türk köylüsü ve halkının uyanışı önlenmeye çalışmış ve bunda da başarılı olmuştur.

Musa Kâzım Yalım,

1950 - 1951 Hasanoğlan Köy Enstitüsü Mezunu.

05. Ocak 2011