Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam80
Toplam Ziyaret798145
Sentetik İnsan


Ray Kurzweil
Biyolojik Olmayan İnsan

Ray Kurzweil, birkaç on yıl içinde bugünkünden bir milyar kat daha zeki olacağımızı düşünüyor. 

Türümüz genetik mirasının zincirlerini kırıp akıl almaz zekâ, maddi ilerleme ve uzun ömür seviyelerine ulaşırken, insan olmanın doğası hem zenginleşiyor hem de sorgulanıyor. Bu "paradigma değişiminin" hızı her on yılda bir iki katına çıkıyor, bu nedenle 21. yüzyıl, günümüz hızıyla yirmi bin yıllık bir ilerlemeye tanık olacak. Hesaplama, iletişim, biyolojik teknolojiler (örneğin DNA dizilimi), beyin taraması, insan beynine dair bilgiler ve genel olarak insan bilgisi, her yıl performans, kapasite ve bant genişliği bakımından genellikle iki katına çıkarak daha da hızlı bir ivme kazanıyor. Üç boyutlu moleküler hesaplama, 2030 yılından çok önce insan seviyesinde yapay zeka için gerekli donanımı sağlayacak. Daha önemli yazılım içgörüleri ise kısmen, çoktan başlamış bir süreç olan insan beyninin tersine mühendisliğinden elde edilecek. Bu değişimlerin toplumsal ve felsefi sonuçları derin olacak ve yarattıkları tehditler önemli olacak; ancak eninde sonunda makinelerimizle birleşeceğiz, sonsuza kadar yaşayacağız ve bir milyar kat daha zeki olacağız. Tüm bunlar önümüzdeki üç ila dört on yıl içinde gerçekleşecek.

Ray Kurzweil l Biyolojik Olmayan İnsan Sandığınızdan Daha Yakın

Bu sütünlara aktarılan bilgiler kısmen Encyclopædia Britannica kaynaklıdır!

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası

Madımak - Dr. Şair Salim Çelebi

Sen yanmasan ben yanmasam biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa...


MADIMAK

TEMMUZ YANGINI

Dr. Salim Çelebi


2 Temmuz'da Dikili'de düzenlenen 'Madımak'ı anma gününde yazmış olduğu içler koparan bu şiiri sitemize bahşeden sayın Dr. Salim Çelebi'ye çok teşekkür ederiz!

kosektas.net


Uyku tutmadı dün,
tam ortasındaydım kâbuslu bir düşün:
Uyanık da değildim uykulu da!
Kızıl karanfiller vardı sağ yanımda,
Sol yanımda kördüğüm.
Hallacı Mansur da aralarındaydı, Pir Sultan da:
Tebessüm vardı yüzlerinde,
boyunlarında yağlı bir sicim.
İki temmuz 1993’ü gösteriyordu takvim: “Saatli Maarif Takvimi.”
Bütün yaprakları iki temmuzdu,
Kaçırıyorum sandım aklımı;
üstündeki resimler; anamız, bacımız, oğlumuzdu:

Bir kez daha
kanıtlanmak istenmişti cehennemin varlığı!
Bir kez daha
yüceltilmek istenmişti yobazların barbarlığı!
bir kez daha
yakılmak istenmişti mazlumların insanlığı!

İlk kez, düşümde düş gördüm!
İlk kez, dalga dalga diriliş gördüm!
İlk kez,tüm bedende gülüş gördüm!

Omzunda yüzülmüş derisi,
elinde meşale,
çağırdı yanına beni Seyyid-i Nesimi.
Çağırdı ve tek tek gösterdi
Maraşı, Çorumu, Dersimi.

“Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartanlar.
Gül alırlar gül satarlar
Çarşı pazarı güldür, gül.”dedi.

Büyümemiş,
hala 14 yaşında Menekşe Kaya;
orda da annelik yapıyor
12 yaşındaki yaramaz kardeşi Koraya.
Tek bir saz çalıyorlar,
sarılmışlar birbirlerine vücutları da tek!
Rengi altın sarısı
mis kokan tap taze iki çiçek:

“Annemizi özledik: Kucağını!
Haber veremedik yanarken
biliyorduk bırakmayacağını!”
 
“Hediye almıştık babamıza, cebimizdeydi:
İnanır mısınız, kapkara olmuş deseni
bembeyaz ve kare kareydi!”

“Elimizdeki ekmek de yandı!
Açtık yanarken
susuzluğumuz dağlandı!”

“Büyüklerimize hep inandık.
Biz de büyüyecektik,
çocukluğumuz muydu suçumuz
nerde kaldı insanlık?”
Yutkundum,
Konuşmalarını balla kesti Edibe Sulari:
“Güneş altında eriyen,
Görüp ileri yürüyen;
Çalışıp işe yarayan
İnsanlara canım kurban.”
Sazı eşliğinde sordu Aşık Mahzuni
“Bir dikili taştan gayrı nem kaldı?” diye.
Nutkum tutuldu!
“Bağdat’ta savaş,
Anadolu’mda sıkma baş
çığlığı var.” diyemedim:
“Kara duman çökmüş yurda
Onun için düştük derde.
Dosta giden yolun nerde
İzin ize benzemiyor.” dedi Muhlis Akarsu.

Tam ortalarındaydı Aşık Veysel:

Sermayem sazımdı gözlerim âmâ,
Tıkıldım beşimde tek gözlü dama.

Çok zor isim bulmak insan yakana,
Kara toprak aklayamaz sizleri.

Pişirirdi anam yeşil madımak,
Kör olsun, tadını unutmaz damak.
Neydi günahı da söndü kırk ocak,
Yeşil yaprak saklayamaz sizleri.

Kabahati neydi ilim Sıvasın
Aklını kullan ki insan olasın.
Taşıyor beyninden kirin ve pasın,
Kızılırmak paklayamaz sizleri.

Kulağıma fısıldadı
içlerinden en tıfılı:
 
“Saklambaç oynanıyor sandık:
Tarumar olduk
sine sine saklandık!
Ali, haydar, Ayşe;
sobe
diyemedik hiçbirimiz
çok kurnazmış ebe:
Yandık !”

Soyadına benzeyen sesiyle,
“Ağaç demiş ki baltaya
Sen beni kesemezdin ama
Ne yapayım ki sapın benden
Bak şu ağacın bilincine sen
Ölen ben, öldüren benden.” dedi Ruhi Su.
Gür bir ses duyuldu korodan!
Söyleyeni çok,
sesleri tek, sözleri tok:
Dildik biz;
sazda, sözde dürüm dürüm acı yiyen!
Gül’dük biz,
bülbüle aşık, kendi dikeniyle büyüyen!
Gönüldük biz,
hak ve halk aşkı için eriyen!            

Öldük biz,
Sağ olsun yakanlar;
seyredenler şen!

Duruşu da heybetliydi sesi de:

“Şah’ı sevmek suç mu bana,
Kem bildirdin beni han’a.
Can için yalvarmam sana,
Şehinşah bana darılır.”

“Ben Musayım sen Firavun,
İkrarsız Şeytan’ı lain.
Üçüncü ölmem bu hayın,
Pir Sultan ölür dirilir.”
Yükselirken semaya yanık kokusu ve duman,
biz de yükseldik
ve seyrettik 33 metre yukarıdan;
yüreği kan
teni, kan kokan
kan emicileri.                                                                                                  
Rüyalarımız vardı:
Kül olduk düşlerimize,
Ödül olduk gençlerimize,
Savrulduk bilinçlerinize!
 
Sırtımızda kambur İki temmuz1993!
Ey evlat,
İnsanlık için söz ver ve ant iç:
“Geliyorum” demez
ve “acaba gelir mi?” diye beklenmez şeriat.
Görebildiğin herkese tek tek anlat:
İçin sızlar;
kara çarşafa zorla sokulduğu zaman
anan, bacın ve kızlar.
Ne güneş kurtarabilir seni
ne de karanlıkta seyrettiğin şu yıldızlar
Ben uyandım!
Ya sizler?

“Yanında dağılmış kağıtlar
Ve tütün tabakası var.

Bir bez parçasıyla
Ağzını tıkamışlar,
Cesetini sırt üstü
Boyunca uzatmışlar

Bir deniz kabuğunda
Dalgaları duyanlar;
Boş bir mermi kovanı
Sizce nasıl uğuldar?”
Metin Altıoktu bu soruyu soran:
Dururmu,
hemen yanıtladı Dr. Behçet Aysan:
“Kana boyandı kirmenimde yün,
kuşmarlara, tuzaklara düştüm
menevişlendi durgun sularım.
Sedef
bir bıçak aldım dostlar,
güneşi yiyorlar
aç kuşlar!”

Ve devam etti:
“İndirdi kepengini üstümüze
kara böğürtlen bir gece:
Ne  yapsam                                                                       
pirinç şamdan taşısam!
 
Geçirdi hevengini yağlı urgan,
boynumuzda bir kiraz dalı:
Ne yapsam
çatal dirgen kullansam!

Bindirdi dengini bir katara
balrengi kömür gibi acıdan;
açlık, gözyaşı, kan!

Bindallı fistanı gül,
işliği mavi çelik tül
savrulsa külleri harman!

Yaralı ve yayan yürümektedir yaşam:
Ne yapsam ne yapsam
bir çatal dirgen, bir pirinç şamdan!”

Birlikte, yeniden yaşadık 2 Temmuz 1993’ü.
Birlikte, yeniden seyrettik
kılların bile kıpırdamadığı
külleşen “Madımağı.”





Yorumlar - Yorum Yaz
Bilinçsiz Geleceğimiz


Yuval Noah Harari
Bilinçsiz Geleceğimiz
Our-Nonconscious-Future

Önümüzdeki bir iki yüzyıl içinde, biz insanlar kendimizi tanrılara dönüştürüp yaşamın evriminin en temel prensiplerini değiştireceğiz. Geleneksel mitolojiler Tanrıları, yaşamı kendi isteklerine göre tasarlayıp yaratabilen güçlü varlıklar olarak tasvir ediyordu. Biz insanlar ise, önümüzdeki en geç iki yüzyıl içinde muhtemelen çeşitli yaşam formlarını kendi isteklerimize göre nasıl tasarlayıp üreteceğimizi öğreneceğiz. Yeni tür organik varlıklar yaratmak için biyomühendisliği kullanacağız; doğrudan beyin-bilgisayar arayüzlerini kullanarak cyborglar (Cybernetic Organism: organik ve inorganik parçaları birleştiren varlıklar) yaratacağız; ve makine öğrenimi ve yapay zekâ alanındaki gelişmeler, tamamen inorganik varlıkların yaratılmasını bile harekete geçirmemize olanak tanıyabilecek. Geleceğin ekonomisinin ana ürünleri yiyecek, tekstil ve araçlar değil, bedenler, beyinler ve zihinler olacak.

Biyolojideki en büyük devrimin eşiğindeyiz. Homo Sapiens (insanın biyolojik adı)'in sonuna hazır olun.

Biyolojik neokorteksimizi (neokorteks: Memeli beyninin bir parçası) buluttaki sentetik bir neokortekse bağlayacağız. Bu, kılcal damarlar yoluyla beyne giren ve neokorteks modüllerimizle bulut arasında, tıpkı bugün akıllı telefonunuzun bulutla kablosuz iletişim kurması gibi kablosuz iletişim sağlayan tıbbi nano-robotlar (nano robot: tıbbi teşhis ve tedavi için üretilmiş robotlar) kullanılarak gerçekleştirilecek. Tıpkı bugün akıllı telefonunuzun buluttaki birçok bilgisayara bağlanarak yeteneklerini artırdığı gibi, biz de neokorteksimiz için aynı şeyi yapacağız.

Bu, 2030'lar ve 2040'lar senaryosu. O zaman düşüncemiz, buluttaki biyolojik ve biyolojik olmayan düşüncenin bir karışımı haline gelecek. Sonuç olarak, daha akıllı, daha müzikal, daha komik olacağız. Ancak buluta doğru ilerledikçe ve bulut daha güçlü hale geldikçe düşüncemiz giderek daha fazla biyolojik olmayan hale gelecek.

Yuval Noah Harari l Yuval Noah Harari l Bilinçsiz Geleceğimiz

Bu sütünlara aktarılan bilgiler kısmen Encyclopædia Britannica kaynaklıdır!

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası