Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam50
Toplam Ziyaret665787
Klepetan ile Malena

Klepetan ile Malena, birbirlerine duydukları amansız aşk ile tüm dünyada tanınan bir leylek çifti. Klepetan, 2001 ile 2021 yılları arasında, kanadına isabet eden bir fişek sonrası uçma kabiliyetini kaybetmiş olan Malena ile çiftleşmek için, her bahar, Güney Afrika'dan Hırvatistan'a uçtu.

Hırvatistan, leylekler için çekici bir göç ülkesi; ülkeye her yıl yaklaşık 1.500 civarında leylek göçüyor ve kimi köylerde insanlardan çok leylek yaşıyor.

Stjepan Vokić, 1993 yılında, avcılar tarafından vurulmuş, bu yüzden uçma kabiliyetini kaybetmiş olan Malena'yı bulur, yarasını sarar ve bakımını üstlenir. 2001 yılında, Stjepan Vokić'in Klepetan adını verdiği bir erkek leylek Malena'yı ziyaret etmeye başlar. İzleyen yıllarda Klepetan, Malena ile çiftleşmek için, her bahar Hırvatistan'a göçer. Bir radyo izleme bandı aracılığıyla, Malena ile buluşmak için, Klepetan'ın her yıl, Güney Afrika'dan Hırvatistan'a, 13.000 kilometrelik bir yol katettiği belirlenir. Malena avlanamadığı için yavrularına Stjepan Vokić bakar; onlara yuva ve barınak yapar, onları besler. Çiftin toplamda altmış altı civcivleri olur.

Klepetan, 2019 yılının Mart ayında, Hırvatistan'a alışılmışın dışında erken göçer, Nisan ayında erkenden ayrılır, ancak yazın geri kalanında geri dönmez. Çoğu kimse, Klepetan'ın ölmüş olabileceğini düşünür, ancak o, 2020 yılının Nisan ayında, Malena'ya bir kez daha döner. 

Ancak Melena, 7 Temmuz 2021'de, yaşlılık ve doğal sebeplerden ötürü hayatını kaybeder ve dillere destan olmuş olan bu aşk hikayesi hazin bir şekilde sona erer.

Kaynak: Wikipedia, the free encyclopedia, Klepetan and Malena


 
 Fotograf: Özcan Antike

DÜĞÜNLERİMİZ, DÜĞÜN  GELENEKLERİMİZ

Sabiha ÖZSOY


Geleneksel olarak yapılan  düğünler ülkemizde bölgeden bölgeye, ilden ile hatta yakın mesafedeki  köyden köye bile değişmektedir. kültür etkileşiminden kaynaklanan bazı benzerlikler olsa da bariz farklılıklar vardır.

Bizim köyümüz çevresiyle etkileşimi oldukça fazla olan bir köydür. Bu etkileşimden  dolayı  yeniliklere açık, hareketli bir yapıya sahiptir. Dolaysıyla bazı  kökleşmiş gelenekler dışında  çeşitli gelenekler değişikliğe uğramıştır. Geleneksel olarak yapılan düğünlerimiz de eskiye göre değişikliğe uğramıştır. Bu değişmelerin nedeni yukarıda da bahsettiğim gibi  kültür etkileşimidir.

Köşektaş Köyü orta büyüklükte nezih bir yerleşim birimidir. Fazla büyük olmadığı için insanlar birbirini tanır. Kış aylarında köyün nüfusu azalır, yaz  aylarında ise artar. Bazı köylüler şehirdeki eğitim, sağlık, sosyal hizmetler gibi olanaklardan  faydalanmak için göç etmiştir. Ama köyle bağlantılarını koparmamışlardır. Uzun tatillerde ziyaretlerini yaparlar.

 
 Fotograf:Zeynep Güneş - Takı Merasimi Sonrası Halay Çekerken

Köyümüzde düğünler genellikle yaz aylarında yapılır. Özellikle temmuz ayı düğün ayıdır. Çünkü köyün nüfusu  en üst noktasına ulaşır. Düğünler genellikle Cuma günü  başlar  ve üç gün sürer. Düğünlerimizin geleneksel çalgısı davul ve  zurnadır. Düğün için günler önce  hazırlıklar yapılır. Geleneksek yemekler hazırlanır. Köy halkına yetecek kadar çok yemek yapılır. Günümüzde ise  bu  gelenek pek uygulanmamaktadır. Yemekler nelerden oluşur  derseniz; etli bulgur pilavı, köfte, yaprak sarması, dolma, mantı, şerbet, baklava  gibi.... Şimdilerde ise kolaylık sağlayan yönü düşünülerek  kıymalı pide yaptırılmaktadır.

 
 Fotograf: Özcan Antike - Düğün Seyreden Bir Grup İnsan Topluluğu

Yemek hazırlıkları  bittikten sonra Cuma  günü  Cuma namazından sonra düğün  başlar. Cuma namazını  kılan  köy halkı, erkek evine  gider. Bayrağın  altına kurban kesildikten  sonra  düğün duası yapılır. Bayrak herkesin görmesi için  erkek evinin çatısına dikilir. Davul çalmaya başlar. Önceden hazırlanan  yemekler  köy halkına sunulur.

Erkek  evine  köy  halkının  genç  kızları  ve erkekler toplanır. Gelin ve damadın yakınları, gelin ve damat, genç kızlar ve erkekler  köyü dolaşıp köy halkını düğününe  davet ederler. Köy  halkına okuntu adı  verilen  fıstık  ve şeker dağıtılır.

Cuma gecesi  bütün köy  halkı  düğün evinde toplanır. Kadınıyla , erkeğiyle  hep  birlikte  davul  zurna eşliğinde  gece   geç saatlere kadar  eğlenirler. Her düğünde  mutlaka söylenen  birkaç  tane türkümüz  vardır. Bunlar  içinde  en çok söyleneni  şu kıtalardan  oluşur.

Düğünlerimizde  ikinci gün  daha  yoğun  geçer. Ikinci günde deve  donatılır ve  ikindi  vaktinde  gündüz  kınası yakılır. Gündüz  kınası  için  erkek evi  deve donatır.

 
 Fotograf: Celalettin Ölgün - Deve Oyunu

Deve  donatmada  gerçek  bir deve  söz konusu  değildir. Tamamıyla düzmece, bir  tür  oyundur deve donatma  geleneği. Bütün  düğünlerde  kullanılan bir  deve  başı  vardır. Deve  başının  kulakları  tahta  kaşıklardan, gözleri  ise  aynadan  yapılır. Rivayetlere  göre  gözlerin  aynadan  yapılması  nazarı  geri  yansıtmak içindir.

Erkek  evinde  bunlar  yapılırken  kız  evinde  tatlı  bir  telaş  vardır.Gelin  yakın  arkadaşı  ya da  akrabasının evine  götürülür. Orada  gelin başı  yıkanır ve  gelin gündüz  kınası için  hazırlanır. Erkek tarafı  devesini  alıp  gelin başının  yıkandığı  eve  gider. Erkek evi burada  gündüz kınasını  yakar . Kınadan  sonra  gelin  erkek tarafıyla  kız  evine  götürülür  ve  takı  merasimi  olur. Herkes bütçesine göre bir şeyler takar. Erkek tarafı kınasını yaktıktan sonra evine  döner. Kız tarafı gece  yapılan eğlencelere katılmaz... Kız tarafı kendi yapacakları kına  gecesinde   eğlenirler.

 

 Fotograf: Celalettin Ölgün
Köşektaş Düğünlerinin Renkli Simaları Kel Köçek ile Kelik Derviş Kolkola ve Yanyanalar...

Erkek  tarafı  gece  kınası  için  tekrar  kız  evine  gider. Gelin bir  sandalyeye  oturur ve  etrafında  çember  oluşturulur. Kına gecesinde türküler söylenerek gelin ağlatılır. Kaynana gelinin kınasını yakar ve gelinin avucuna kına altını (Cumhuriyet altını) koyar. Gelinin arkadaşları kendi aralarında kına gecesi yaparlar. Sonra teft çalıp eğlenirler ağlar.

Pazar günü son gündür. Gelin arabası süslenip diğer arabalarla gelin alınmaya gidilir. Kız evi için bu son gün çok zordur. Kız evi gelinin çeyizini hazırlar. Erkek tarafından sandık parası istenilip çeyizler gönderilir. Erkek tarafı gelini almak içn öğlen vakti kız evine gider. Tabi ki gelin hemen çıkarılmaz.. kız evi yüklü miktarda kapı parası ister. Gelinin erkek kardeşi yada babası gelin kuşağını bağlar. Gelin yakınlarıyla vedalaşıp alkışlarla gelin arabasına bindirilir. Bu an kız evinin en hüzünlü zamanıdır. Gelin arabasının arkasından su dolu çömlek kırılır.

 
  Fotograf: Zeynep Güneş -Takı Merasimi İçin Toplanmış Bir Grup İnsan Topluluğu

Eskiden gelin erkek evine getirilince kaynana ile kayınbaba güreş tutarmış. Bu gelenek şimdilerde uygulanmamaktadır.

Üç günlük yorucu ama bir haylide eğlenceli olan Köşektaş Köyü’nün düğünlerini sizlere anlatmaya çalıştım. Düğünlerimizin amacı sadece iki kişinin evlendiğini duyurmak değildir. Düğünler sayesinde köy halkında birlik duygusu oluşur ve mutluluklar paylaşılır. Ayrıca genç kızlar ve genç erkeklerin birbirlerini görüp beğenmelerine vesile olur. Ne yazık ki kültür yozlaşması, teknolojik gelişmeler gibi faktörler nedeniyle bazı geleneklerimiz yok olmaktadır. Umarım uzun yıllar boyunca düğünlerimiz çok fazla değişikliğe uğramadan yapılmaya devam edilir.




0 Yorum - Yorum Yaz
Yaren Leylek Geldi

Nihayet, nihayet, Yaren Leylek, yaklaşık on bir gün gecikmeyle, geldi ve Adem amcanın teknesindeki yerini aldı!


Bursa'nın Karacabey ilçesinde Uluabat Gölü'nün kıyısındaki kırsal Eskikaraağaç Mahallesi'nin simgesi "Yaren" leylek, 12'nci yılında da gelerek kendisini bekleyenlerin gözlerini yollarda bırakmadı.

Önceki yıllarda mahalleye ulaşıp göl manzaralı yuvasına konduğu tarihlerin üzerinden yaklaşık 20 gün geçtiği için kendisini bekleyenleri endişelendiren Yaren ile eşi "Nazlı"nın gelişi, sevenlerini mutlu etti.

Balıkçı Adem Yılmaz ile kurduğu "dostluk hikayesi" ile tanınan Yaren leylek, göç mevsiminde Avrupa Leylek Köyleri Birliği üyesi Eskikaraağaç'a ulaşarak Yılmaz'ın kayığına kondu.

Kayığında Yaren'le "geleneksel" pozunu veren Yılmaz, yaptığı açıklamada, "Ayın 6'sından 15'ine kadar öldüm öldüm dirildim. Gelecek mi gelmeyecek mi hep merak ettim. Şükürler olsun geçen yıl geldiği tarihten 11 gün sonra döndü. Tüm sevenlerimizi köyümüze bekliyoruz. Ben ve köylüm çok memnun olduk Yaren'in gelişine. Mutluluğumu tarif edemem, çok sevindim." ifadesini kullandı.

Doğa ve yaban hayatı fotoğrafçısı Alper Tüydeş de geçen yıl Yaren geldiğinde havanın karlı olduğunu dile getirdi.

Kar ile karşılaşmamak için geciktiğini düşündüklerini aktaran Tüydeş, "Yaşı da var, ondan da korktuk artık gelememe ihtimali de var. Her sene bu ihtimalle uğurluyoruz onu. Neyse ki geldi. Bunca sıkıntılı, üzücü gündem arasında Yaren leylek umutla bekleyişin sembolü olmuştu ve sonunda hikaye bu yıl da gerçek oldu. Tüyü kadar ömrü olsun." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'yi Avrupa Leylek Köyleri Birliğinde temsil eden tek yerleşim bölgesi olan Eskikaraağaç, her yıl göç döneminde on binlerce leyleğin geçtiği bir göç rotası üzerinde bulunuyor. Mahalle aynı zamanda yerleşik leyleklere de ev sahipliği yapıyor.

12 yıl önce Uluabat Gölü'nde balık tutarken kayığına konan ve daha sonra Yaren adı verilen leylekle dostluğu başlayan Adem Yılmaz'ın tanık olduğu hikaye, Alper Tüydeş'in fotoğraflarını paylaşmasıyla uluslararası bir üne kavuştu.

Eskikaraağaç'ta ilkbaharda Yaren leyleğin gelişiyle turizm hareketliliği de yaşanıyor.

Karacabey Belediyesince kurulan kamera sayesinde "Yarenleylek.com" veya Youtube üzerinden kullanıcılar Yaren'in yuvasını izleyebiliyor.

Haber: Birgün Gazetesi