Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam92
Toplam Ziyaret721858
Resim Tanıtım Köşesi

Japon resim sanatçısı “Ikushima Hiroshi” tarafından çizilmiş “5:55” adlı bu tablonun zarif doğasının keyfini çıkarın.

Osakalı resim sanatçısı “Ikushima Hiroshi”, zarif bulduğu çoğu bayanları, resimlerini çizmek için, atölyesine davet eder, ancak hep olumsuz yanıt alır, bu da onu karamsarlığa iter.

Aldığı olumsuz yanıtlar sonrası cesareti kırılan sanatçı, resim atölyesine yakın bir kamu dairesinde çalışan, atölyesinin önünden her gün gelip geçen tablodaki bu zarif bayanı, modelliğe ikna için, üç bayan arkadaşını seferber eder.

Bayan, mesai sonrası, her gün saat 5:55 ila 6:00 arasında, azami beş dakika atölyede bulunma kaydıyla, resim için model olmayı kabul eder. Duvardaki saatin “5:55”i göstermesi bu yüzdendir. Aslında vakit öğle sonudur, ancak sanatçı vakti resime “5:55” şeklinde yansıtmıştır.

Sanatçıya göre resim, abartılı şekilde fazla saf ton, çok sayıda da çizim hatası içermektedir. Çizim hataları kısıtlı zaman nedeniyle kaçınılmaz oluşmuştur. Bu yüzden sanatçı, tabloya uzaktan bakmayı tavsiye eder.

Tablo bugün, Tokyo'dan pek de uzak olmayan, elliden fazla resim sanatçısının dört yüz elliden fazla gerçekçilik tarzı tablolarının sergilendiği, Chiba Eyaleti'nde bulunan Hoki Müzesi'nde sergileniyor.

Müzede sergilenen tablolar arasında en çok rağbet gören bu tabloyu izleyen ziyaretçilerin en sık sordukları soru: Tablodaki modelin nerede olduğu.

Bilgi: Tabloya ve sanatçıya yönelik kimi bilgiler “iMedia” adlı sayfadan tedarik edilmiştir!

kosektas.net

 
 Fotograf: Özcan Antike

DÜĞÜNLERİMİZ, DÜĞÜN  GELENEKLERİMİZ

Sabiha ÖZSOY


Geleneksel olarak yapılan  düğünler ülkemizde bölgeden bölgeye, ilden ile hatta yakın mesafedeki  köyden köye bile değişmektedir. kültür etkileşiminden kaynaklanan bazı benzerlikler olsa da bariz farklılıklar vardır.

Bizim köyümüz çevresiyle etkileşimi oldukça fazla olan bir köydür. Bu etkileşimden  dolayı  yeniliklere açık, hareketli bir yapıya sahiptir. Dolaysıyla bazı  kökleşmiş gelenekler dışında  çeşitli gelenekler değişikliğe uğramıştır. Geleneksel olarak yapılan düğünlerimiz de eskiye göre değişikliğe uğramıştır. Bu değişmelerin nedeni yukarıda da bahsettiğim gibi  kültür etkileşimidir.

Köşektaş Köyü orta büyüklükte nezih bir yerleşim birimidir. Fazla büyük olmadığı için insanlar birbirini tanır. Kış aylarında köyün nüfusu azalır, yaz  aylarında ise artar. Bazı köylüler şehirdeki eğitim, sağlık, sosyal hizmetler gibi olanaklardan  faydalanmak için göç etmiştir. Ama köyle bağlantılarını koparmamışlardır. Uzun tatillerde ziyaretlerini yaparlar.

 
 Fotograf:Zeynep Güneş - Takı Merasimi Sonrası Halay Çekerken

Köyümüzde düğünler genellikle yaz aylarında yapılır. Özellikle temmuz ayı düğün ayıdır. Çünkü köyün nüfusu  en üst noktasına ulaşır. Düğünler genellikle Cuma günü  başlar  ve üç gün sürer. Düğünlerimizin geleneksel çalgısı davul ve  zurnadır. Düğün için günler önce  hazırlıklar yapılır. Geleneksek yemekler hazırlanır. Köy halkına yetecek kadar çok yemek yapılır. Günümüzde ise  bu  gelenek pek uygulanmamaktadır. Yemekler nelerden oluşur  derseniz; etli bulgur pilavı, köfte, yaprak sarması, dolma, mantı, şerbet, baklava  gibi.... Şimdilerde ise kolaylık sağlayan yönü düşünülerek  kıymalı pide yaptırılmaktadır.

 
 Fotograf: Özcan Antike - Düğün Seyreden Bir Grup İnsan Topluluğu

Yemek hazırlıkları  bittikten sonra Cuma  günü  Cuma namazından sonra düğün  başlar. Cuma namazını  kılan  köy halkı, erkek evine  gider. Bayrağın  altına kurban kesildikten  sonra  düğün duası yapılır. Bayrak herkesin görmesi için  erkek evinin çatısına dikilir. Davul çalmaya başlar. Önceden hazırlanan  yemekler  köy halkına sunulur.

Erkek  evine  köy  halkının  genç  kızları  ve erkekler toplanır. Gelin ve damadın yakınları, gelin ve damat, genç kızlar ve erkekler  köyü dolaşıp köy halkını düğününe  davet ederler. Köy  halkına okuntu adı  verilen  fıstık  ve şeker dağıtılır.

Cuma gecesi  bütün köy  halkı  düğün evinde toplanır. Kadınıyla , erkeğiyle  hep  birlikte  davul  zurna eşliğinde  gece   geç saatlere kadar  eğlenirler. Her düğünde  mutlaka söylenen  birkaç  tane türkümüz  vardır. Bunlar  içinde  en çok söyleneni  şu kıtalardan  oluşur.

Düğünlerimizde  ikinci gün  daha  yoğun  geçer. Ikinci günde deve  donatılır ve  ikindi  vaktinde  gündüz  kınası yakılır. Gündüz  kınası  için  erkek evi  deve donatır.

 
 Fotograf: Celalettin Ölgün - Deve Oyunu

Deve  donatmada  gerçek  bir deve  söz konusu  değildir. Tamamıyla düzmece, bir  tür  oyundur deve donatma  geleneği. Bütün  düğünlerde  kullanılan bir  deve  başı  vardır. Deve  başının  kulakları  tahta  kaşıklardan, gözleri  ise  aynadan  yapılır. Rivayetlere  göre  gözlerin  aynadan  yapılması  nazarı  geri  yansıtmak içindir.

Erkek  evinde  bunlar  yapılırken  kız  evinde  tatlı  bir  telaş  vardır.Gelin  yakın  arkadaşı  ya da  akrabasının evine  götürülür. Orada  gelin başı  yıkanır ve  gelin gündüz  kınası için  hazırlanır. Erkek tarafı  devesini  alıp  gelin başının  yıkandığı  eve  gider. Erkek evi burada  gündüz kınasını  yakar . Kınadan  sonra  gelin  erkek tarafıyla  kız  evine  götürülür  ve  takı  merasimi  olur. Herkes bütçesine göre bir şeyler takar. Erkek tarafı kınasını yaktıktan sonra evine  döner. Kız tarafı gece  yapılan eğlencelere katılmaz... Kız tarafı kendi yapacakları kına  gecesinde   eğlenirler.

 

 Fotograf: Celalettin Ölgün
Köşektaş Düğünlerinin Renkli Simaları Kel Köçek ile Kelik Derviş Kolkola ve Yanyanalar...

Erkek  tarafı  gece  kınası  için  tekrar  kız  evine  gider. Gelin bir  sandalyeye  oturur ve  etrafında  çember  oluşturulur. Kına gecesinde türküler söylenerek gelin ağlatılır. Kaynana gelinin kınasını yakar ve gelinin avucuna kına altını (Cumhuriyet altını) koyar. Gelinin arkadaşları kendi aralarında kına gecesi yaparlar. Sonra teft çalıp eğlenirler ağlar.

Pazar günü son gündür. Gelin arabası süslenip diğer arabalarla gelin alınmaya gidilir. Kız evi için bu son gün çok zordur. Kız evi gelinin çeyizini hazırlar. Erkek tarafından sandık parası istenilip çeyizler gönderilir. Erkek tarafı gelini almak içn öğlen vakti kız evine gider. Tabi ki gelin hemen çıkarılmaz.. kız evi yüklü miktarda kapı parası ister. Gelinin erkek kardeşi yada babası gelin kuşağını bağlar. Gelin yakınlarıyla vedalaşıp alkışlarla gelin arabasına bindirilir. Bu an kız evinin en hüzünlü zamanıdır. Gelin arabasının arkasından su dolu çömlek kırılır.

 
  Fotograf: Zeynep Güneş -Takı Merasimi İçin Toplanmış Bir Grup İnsan Topluluğu

Eskiden gelin erkek evine getirilince kaynana ile kayınbaba güreş tutarmış. Bu gelenek şimdilerde uygulanmamaktadır.

Üç günlük yorucu ama bir haylide eğlenceli olan Köşektaş Köyü’nün düğünlerini sizlere anlatmaya çalıştım. Düğünlerimizin amacı sadece iki kişinin evlendiğini duyurmak değildir. Düğünler sayesinde köy halkında birlik duygusu oluşur ve mutluluklar paylaşılır. Ayrıca genç kızlar ve genç erkeklerin birbirlerini görüp beğenmelerine vesile olur. Ne yazık ki kültür yozlaşması, teknolojik gelişmeler gibi faktörler nedeniyle bazı geleneklerimiz yok olmaktadır. Umarım uzun yıllar boyunca düğünlerimiz çok fazla değişikliğe uğramadan yapılmaya devam edilir.




0 Yorum - Yorum Yaz
Narcissus ve Goldmund


Mariabronn Manastırı

Narcissus ve Goldmund
Hermann Hesse

Alman yazar Hermann Hesse tarafından yazılmış olan "Narcissus ve Goldmund", iki zıt karakter aracılığıyla, insan doğasının ikiliğini araştıran felsefi bir roman.

Hikaye Orta Çağ Almanya'sında geçiyor ve zıt kişiliklere sahip iki arkadaşın etrafında dönüyor. Narkissos, manastırda kapalı, disiplin ve düzen dolu bir yaşamı seçen bir entelektüel, Goldmund ise dünyayı keşfetmek için manastırdan ayrılan, tutkulu ve meraklı, özgürlüğü seven bir birey.

Roman, ikisinin Mariabronn Manastırı'ndaki buluşmasıyla başlıyor, acemi bir keşiş olan Narcissus, Goldmund'u kanatları altına alıyor. Narcissus münzevi hayatından memnunken, Goldmund çok geçmeden manastırdan ayrılıyor, macera dolu bir yolculuğa çıkıyor.

Goldmund'un yolculuğu romantik, şehvetli ve zahmetli geçmesiyle dikkat çekiyor, sevinçleri, zorlukları, sevgiyi ve kaybı yaşıyor, sonunda hayatın kasvetli ve şehvetli yönlerini kucaklayabilen bir gezgin kimliğine kavuşuyor. Goldmund'un yolculuğu boyunca sürdüğü hayat, insan doğasının ikiliğini yansıtan keskin zıtlıkları içeriyor.

"Narcissus ve Goldmund" sadece iki arkadaşın hikayesini değil; derin felsefi ve psikolojik temaları da derinlemesine inceliyor. Roman, hayatın ikilemini araştırıyor: Apolloncu anlayış (düzen, disiplin ve zeka) Narkissos tarafından temsil ediliyor, Dionysosçu anlayış (aşk, merak ve tutku) Goldmund tarafından. Roman aynı zamanda, ruhsal ile fiziksel, bilinçli ile bilinçsiz, zihin ile beden, sonlu ile sonsuz arasındaki gerilimi de inceliyor.

Sonunda Goldmund, yıllarca dolaştıktan sonra, manastıra geri dönüyor ve orada ölüyor. Narcissus, zıt yaşam anlayışına sahip olmuş olmalarına rağmen, paylaştıkları derin bağın farkına varıyor ve Goldmund’u vakitsiz kaybetmiş olmanın üzüntüsünü yaşıyor.

 
Hermann Hesse'nin "Narcissus ve Goldmund" adlı kitabının Türkçe, Almanca ve İngilizce PDF sürümleri burada:

Türkçe  DeutschEnglish
TıklaKlickeClick




Bilgi: Bu sütuna aktarılmış bilgiler, Britannica sayfası aracılığıyla edinilmiş bilgilerdir.

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası