Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam114
Toplam Ziyaret707172
Kültür Olgusu

PROFESÖR HOFSTEDE'YE GÖRE KÜLTÜR OLGUSU

Bu yazı, „Almanya’ya Göçün 50. Yılı“ nedeniyle, 19 Ekim 2011 tarihinde, Rheinland Pfalz Eyaleti Başbakanlık Binası'nda yapılmış „Farklı Kültürlerin Bir Arada Yaşama Formülü“ adlı bir sempozyumda tanıtılmış bir kültür araştırmasının
Türkçe'ye çevrilmiş özetidir!

kosektas.net

SOĞANIN CÜCÜĞÜ

21 Mart 2024, Perşembe

Dünyanın birçok ülkesinde araştırmalar yapmış Hollandalı araştırmacı profesör Geert Hofstede, kültür olgusunu bir soğanın katmanlarına benzetiyor. Hofstede’ye göre bir kültürdeki semboller -bayrak gibi, yeme içme ve giyinme gibi alışkanlıklar- soğanın en üst katmanını oluşturuyor. Soğanın ikinci katmanını idoller, yani kahramanlar, üçüncü katmanını ise selamlaşma gibi, dini törenler gibi, güncel ve dinsel ritüeller oluşturuyor. Soğanın dördüncü ve en son katmanını, yani cücüğünü ise, bir kültürün özünü oluşturan değerler; dil ve sanat, hukuk ve tarih bilinci, sorumluluk ve sorgulama bilinci, çevre ve iklim bilinci vb. oluşturuyor.  

Profesör Hofstede, daha sonra, kültürün bu dört katmanını iki ayrı gruba ayırıp, birinci gruba sembolleri, idolleri ve ritüelleri, ikinci gruba da değerleri yerleştiriyor. Profesör Hofstede’ye göre birinci gruptakiler, somut olduklarından, büyük küçük herkes tarafından kolayca farkedilebilip benimseniyorlar, ikinci gruptaki değerler ise, birinci gruptakiler kadar somut olmadıklarından, herkes tarafından benimsenmiyorlar.

Elliden fazla ülkede onbinlerce denek üzerinde kültür araştırması yapmış profesör Hofstede’ye göre birinci grupta yeralan semboller, idoller ve ritüeller bireysel ve toplumsal başarının sadece taşıyıcıları, ikinci gruptaki değerler ise motoru. Profesör Hofstede ilaveten, "kültürel değerleri zamanında doğru dürüst kavrayıp benimseyemeyen birey ve toplumlar, önlerini göremediklerinden, geleceklerine yön veremiyorlar!", diyor...

Özet ve çeviri: Lütfullah Çetin


KÜLTÜR OLGUSU, ÜLKELER ARASI KARŞILAŞTIRMA

Ülkeler arası karşılaştırma yapmak için aşağıdaki resime bir kez tıklayınız!


KÖŞEKTAŞ'TA TAŞLAMA TÖRENİ

 

 Dr. E. Sabri Dündar


Yaşı 45 - 50'nin üzerinde olup da Köşektaş ve Kızılağıl kökenli olanlar çok iyi bilirler ki, 1970 öncesinde, iki köy arasında şöyle garip bir adet vardı. Dini bayramlarda, bayram namazından çıkan her iki köyün yeni yetme gençleri, iki köy arası bir meydanlıkta karşı karşıya gelirler, bir müddet süren ağız dalaşından sonra “daşlaşırlardı”. Yani gençler, karşılıklı olarak, elleriyle veya örme sapanlarla birbirlerine taşlar atarlar, küfürlerle karışık kaçıp kovalamaca sonrası, sanırım öğle saatlerinde, yorgun ve yaralı bir şekilde, kimin galip geldiği belli olmadan, karşılıklı olarak köylerine çekilirlerdi, taa ki bir sonraki dini bayrama kadar.

Aslında her iki köy arasında çok eskiye dayanan aşiret ve akrabalık ilişkileri vardı. Bir tanesine ilkokul yaşlarında iken, uzaktan korku ile, benim de katıldığım ve canlı tanığı olduğum, ne zamandır sürdüğü belli olmayan bu ilginç adet, bu “arkaik” kültür kalıntısı, sonradan ciddi düşmanlıklara ve yaralanmalara neden olmaya başladı. Hatta, son bir kaçında, işin içine ateşli silah ve yaralanmalar da girince, her iki köyün ortak kararıyla, çok haklı olarak, 1967 veya 1968 yıllarında sona erdirildi. Ancak, özellikle dini bayramların içinde olmasının da kendi içinde taşıdığı tezatlıkla birlikte bir “düşmanlık kültürü” idi.Belki de çok eski bir “arkaik kültür kalıntısı” idi. Veya yöreye özgü bir gelenekti. Her ne olursa olsun, sona erdirilmesi çok yerinde olmuştur.

Bu geleneğin sona erdirilmesinde, o dönemde bütün Türkiye'de ve özellikle Köşektaş'ta da yükselmeye başlayan siyasal bilincin, gençleri ve aydınları etkilemiş olmasının büyük payı olduğunu düşünüyorum. Bu benim kendi  yorumum. Aslında bu “daşlaşma kültürü”, bizde ve doğu toplumlarında, hiç eksik olmamıştır. Sürekli düşmanlık üreten bu kültür ve davranışlar biçimi, kimin neye ve niçin düşman olduğunu bilmeden, bilemeden sürüp gidiyor. Toplumun önünü tıkayan, yenileşmenin, gençleşmenin oluşumuna engel her türlü sürer durumdan yana gerici bir kültür veya kültürsüzlüktür. Mevcut durumu korumak için düşmanlıkların olması gerekir veya düşmanlıklar yaratılmalıdır. Bir canlılık da getirmiyor bize, karşımızdakilerinin de haklı olabileceğini söyleyemiyor. Dolayısıyla karşımızdakilerin doğrularını paylaşamıyoruz. İster istemez yalan ve gerçek dışılık üretiliyor sürekli. Yaratıcılık ve üretkenliğin önündeki en büyük engel. Hep biz haklıyız, hep biz doğruyuz. Karşımızdakiler asla doğruyu söyleyemezler. Bu da tekrarı, tekdüzeliği getirmektedir. Tekrardaki kahredici kolaycılığı ve de ezberi. Burada tabiki zekaya yer yok. İhtiyaç da yok zaten. Düşmanlıklara taraf olmanız çok yeterlidir ve de gereklidir. O halde yaşasın düşmanlık! Her şeyi en iyi biz biliyoruz. Karşımızdakiler asla bilemezler. Ama ya biliyorlarsa? Onların doğrusundan mahrum kaldığımızın farkında mıyız? Matematik'te “Pi” sayısı evrensel bir gerçektir! Hayır bu doğru demenin anlamı var mı? Ya da o evrensel doğruyu reddetmenin yol açacağı vahim sonuçlar ne olacak? Karşı taraflarda yaratacağı hasarı hiç düşünmeden sopalar ve taşlar elimizde bekliyoruz. Kimin kafasının gözünün yarılacağı belli olmadan. Önemli olan o taşı atmak ve birilerini yaralamaktır. Acaba bütün dünya mı böyle? Sanmıyorum. O zaman uygarlıklar yaratılamazdı. Dinlerin, inançların, ideolojilerin aksi mesajlarına rağmen. Hiçbir şekilde engel olunamayan çok güçlü bir kolaycılık kültürü. Bir güdü. Sadece taraf olmanız yeterlidir. Başka hiçbir çaba gerekmez. Şöyle düşünenler olabilir. Çıkar çatışması! Ancak aynı çıkarları savunuyor görünen, aynı ortak değerleri paylaşan guruplar içinde veya arasında da olabildiğine göre, çıkarla da çok fazla ilintili değil. O halde nedir bu olgu? Her atılan taşın başka büyük ve kalıcı düşmanlıklar üretmesini istediğimiz bir “bencillik”. Veya altında ezildiğimiz eski bir ortak süper bencillik mi? Ya da ortak bir suçluluk duygusu mu? Geçmişimiz bu kadar kriminal ve kirli mi?

Çok mu ahlakçı bir yazı oldu sevgili dostlar? Neyse çok dikkate alıp da kafanızı karıştırmayın. Üzülürüm sonra! “Daşlaşa daşlaşa” taşlaşacağız nasıl olsa. “İnsana yabancı gelen tüm koşullarda yaşanmış veya yaşanabilecek anlık kayıtlardan bir demet bütün bunlar... Hemen herkesin kendinden bir parça bulabileceği ve yüzüne pussuz bir ayna olabilecek bu denemelerde, çoğu yazarın dört elle sarıldığı “mutlu son”, “acı son” gibi izlerden söz etmek mümkün değil. Gerçekle hayal ürününün birbiriyle örgülendiği, zamansal belirsizliklerle bezeli, okutan, okudukça düşündüren bir çalışma ve bir diğer deyişle, yazarın yıllanmış birikimlerinden küçük ve özel bir seçki bunlar...”


 

 


0 Yorum - Yorum Yaz
Seçime Yönelik Tahminler



Önümüzdeki Pazar günü köyümüzde yapılacak muhtarlık seçimi ile ilgili yürütülen tahminler l 27 Mart 2024

Toplam seçmen sayısı: 340

Sandığa gitmeyeceği varsayılan seçmen sayısı: 40

Kullanılacağı tahmin edilen 300 oyun adaylara göre dağılımı:

 Aday A   % 40,33
 Aday B % 31,00
 Aday C % 14,67
 Aday D %   7,67
 Aday E %   6,33

Tahminler, farklı kimselerin farklı bakış açılarının, seçmenlerin adaylara olan yakınlık ve akrabalık derecelerinin değerlendirilmesi sonrası yapılmıştır ve yaklaşık % 2 ila 3 oranında yanılğı payı olabileceği düşünülmektedir!

Köyümüz bilgisunum sayfası kosektas.net, her kim muhtar seçilirse seçilsin, kibirli ve bencillikten uzak durmasını, köylülerimiz arasında ayrımcılık yapmamasını, daha da önemlisi, muhtarlığı rant kapısı olarak görmemesini, köyümüz için canla ve başla çalışmasını temenni eder!



kosektas.net,
Köşektaş Köyü Bilgısunum Sayfası