Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam110
Toplam Ziyaret666509
Resim Tanıtım Köşesi

Japon resim sanatçısı “Ikushima Hiroshi” tarafından çizilmiş “5:55” adlı bu tablonun zarif doğasının keyfini çıkarın.

Osakalı resim sanatçısı “Ikushima Hiroshi”, zarif bulduğu çoğu bayanları, resimlerini çizmek için, atölyesine davet eder, ancak hep olumsuz yanıt alır, bu da onu karamsarlığa iter.

Aldığı olumsuz yanıtlar sonrası cesareti kırılan sanatçı, resim atölyesine yakın bir kamu dairesinde çalışan, atölyesinin önünden her gün gelip geçen tablodaki bu zarif bayanı, modelliğe ikna için, üç bayan arkadaşını seferber eder.

Bayan, mesai sonrası, her gün saat 5:55 ila 6:00 arasında, azami beş dakika atölyede bulunma kaydıyla, resim için model olmayı kabul eder. Duvardaki saatin “5:55”i göstermesi bu yüzdendir. Aslında vakit öğle sonudur, ancak sanatçı vakti resime “5:55” şeklinde yansıtmıştır.

Sanatçıya göre resim, abartılı şekilde fazla saf ton, çok sayıda da çizim hatası içermektedir. Çizim hataları kısıtlı zaman nedeniyle kaçınılmaz oluşmuştur. Bu yüzden sanatçı, tabloya uzaktan bakmayı tavsiye eder.

Tablo bugün, Tokyo'dan pek de uzak olmayan, elliden fazla resim sanatçısının dört yüz elliden fazla gerçekçilik tarzı tablolarının sergilendiği, Chiba Eyaleti'nde bulunan Hoki Müzesi'nde sergileniyor.

Müzede sergilenen tablolar arasında en çok rağbet gören bu tabloyu izleyen ziyaretçilerin en sık sordukları soru: Tablodaki modelin nerede olduğu.

Bilgi: Tabloya ve sanatçıya yönelik kimi bilgiler “iMedia” adlı sayfadan tedarik edilmiştir!

kosektas.net

Anasayfa


www.kosektas.net 




Adnan Yalım l TEN - METAL l Tuval Üzerine Yağlıboya l 89x116 cm l 2017

“Resimlerimde kadın ile erkek arasında asırlar boyu süren uyumsuzluğu, zıtlığı, çatışmayı ve gerilimi, ten ve metal temasıyla anlatmaya çalışıyorum. Kadın çok açık bir şekilde resimde yer alırken, erkek yok. Erkeği temsil eden oradaki gemiler, makineler, motosikletler, yani kadının yanında yer alan objeler. Ama bu objeler çoğunlukla ölmek üzere olan, parçalanmış, paslanmış biçimleriyle resmediliyor. O da kadının doğurgan, makinenin ölümlü olduğunu ima ediyor. Yani ne kadar bakarsanız bakın, o süreyi tamamlayacak. Ama kadın doğurgan olduğu için varlığını sürdürecek. Sonuç olarak “Ten-Metal”de kadın yumuşaklığı, doğurganlığı, kentselliği temsil ederken, erkek sert ve acımasız, maço ve soğuk yanı temsil ediyor.” Adnan Yalım

LEYLEKLER BİZİM KÖYÜ ÇOK SEVERDİ



Soğuk suyun akışı, serçelerin ötüşü,
Gökyüzünde şenlikti, leyleklerin uçuşu. 

LÜTFULLAH ÇETİN

Leylekler Bizim Köyü Çok Severdi Lütfullah Çetin l 8 Mart 2023

Yerkürenin kuzey yarısında, ekvator ile kuzey kutbu arasındaki bölgelerde, havanın nisan ve mayıs aylarından itibaren ısınmaya başladığını nereden bildikleri şaşırtıcı, hatta mucize olan leylekler, sıcak yaz aylarını geçirmek için, soğuk kış aylarını geçirdikleri bölgelerden geri dönerler, beş – altı ay gibi uzun bir süre bizim köyde kalırlardı.

Altı - yedi ay gibi uzun bir zaman sonra, o kadar uzak mesafeleri katedip bizim köye gelen leylekler, sanki pusulaları varmış gibi, hedeflerini şaşırmadan, Süllü amcanın tuvaletinin üzerindeki, daha tam anlamıyla hazır olmayan yuvaya konarlar, gagalarını tüylerine gömerler, tüylerini kabartıp gerneştikten sonra, huzur içinde uykuya dalarlardı.

Önce erkek leylek gelirdi. Çok telaşlı bir şekilde, geçen yıl bırakıp gittiği yuvayı çubuk ve otlarla onarıp yenilemeğe başlardı. İşi bittiğinde ise, özlem içinde, başını gökyüzüne çevirip, dişisinin gelmesini beklerdi. Takriben bir hafta sonra, dişi leylek de, erkek leylek tarafından onarılmış olan yuvaya döner ve hemen yerini alırdı.

Leyleklerin birbirlerini karşılama töreni oldukça ilginç olurdu. Yuvanın sahibi erkek, dişisini karşılamak için kanatlarını hızla çırpar ve gagasıyla tıkırdardı. Daha sonra, etraflarına aldırmadan, en güzel anlarını yaşamaya başlarlardı. Baş döndüren bir yükseklikte gerçekleşen bu tutku dolu sevgi gösterisinin meyvesi dört veya beş yumurta olurdu. Takriben dört, bilemediniz beş hafta sonra tüy yumağı civcivler yumurtalarından çıkmaya başlarlardı. İşte bundan sonra anne ve baba leylek için telaş başlar, baba leylek, çığırtkan yavrularının büyümeleri için gerekli solucan, çekirge ve sümüklü böcek bulabilmek için harekete geçer, hatta bir süre sonra talep daha da artar; fare, kurbağa ve yılanlar sofrayı süslerlerdi.

Baba leylek yavrularını beslemekle yükümlü iken, anne leylek, kanatlarının altına alarak, yavrularını yağmur, fırtına ve kızgın güneş sıcağından korurdu.

Evin sahibi Süllü amca, doğal yaşamın bir parçası olan leylekleri gözü gibi korur, doğum yerlerine ilk kez geri dönen genç leyleklerin yuvayı onarmalarına yardımcı olur, onlara taş attırmaz, yuvadan düşüp yaralanan körpe yavruların yaralarını sarar, iyileşmelerini sağlardı.

Leylekler, hava soğumaya başlar başlamaz, başka bölgelerden gelen leyleklerle birleşerek, gökyüzünde seyredeğer bir görüntü oluşturduktan sonra, yolculuk rotaları olan Güney Afrika, Körfez, Süveyş, ve İsrail'e doğru yola koyulurlardı. 

Süllü amca: Süleyman Ceyhan.

Bilgi: İlk kez 14 Nisan 2004 tarihinde yayınlanmış olduğumuz “Leylekler Bizim Köyü Çok Severdi” adlı bu yazının değişik bir nüshası Özgür Ansiklopedi Vikipedi'ye bağışlanmıştır.

Leylekler Bizim Köyü Çok Severdi Lütfullah Çetin l 8 Mart 2023



Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası'nda yer alan metin, resim, fotograf ve diğer tüm içeriklerin hakları asıl sahiplerine aittir! Söz konusu bu kaynaklar, sahiplerinin rızası olmadan, basılı ya da dijital başka ortamlarda yayınlanamaz! 
kosektas.net,

Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası


www.kosektas.net|İletişim: kosektas@kosektas.com|Son Güncelleme: 8 Mart  2023


Eski medeniyetlerin toprak ya da buzul altından çıkartılan kalıntılarıyla, bildiğimiz, anlatılan tarihin değişebildiğine çok kere tanıklık ettik. Yani şu cümleyi de kurabiliriz: Geçmişi bildiğimizi düşünüyoruz ama anlatılan hikâyelerden hangileri doğru? Bununla beraber, her ülkenin tarihi anlatış şeklinin de farklılık gösterdiğini biliyoruz. Peki, anlatılan geçmişin doğru olduğundan nasıl emin olabiliriz? Susan Wise Bauer’in Say Yayınları tarafından yayımlanan dört ciltlik Dünya Tarihi Serisi tüm bu sorulara alternatif bir yanıt verme niyetinde.
03.01.2023
İrlandalı usta yazar Samuel Beckett (13 Nisan 1906 / 22 Aralık 1989), 1948’de Fransızca yazdığı, Kendisini dünya çapında bir üne kavuşturan iki perdelik oyunu Godot’yu Beklerken için “Godot’yu yazmaya rahatlamak, o sırada yazdığım korkunç düzyazıdan kendimi kurtarmak için başladım.” der. Beckett burada uyguladığı yoksullaştırma yöntemini Oyun Sonu (1957) ve Mutlu Günler (1960) gibi sonraki oyunlarında daha da ileri taşımış, diyalogları iyice minimalist kılarak ulaşılması olanaksız gözüken mutlak bir sessizliğe doğru yol almıştır. Zira yaşamın anlamının kaybolması, sözcüklerin yok olmasıyla eşleşir ve Hamlet’in ölmeden önce “Ve gerisi sessizlik” demesi gibi, Beckett de son metni olan Sarsılmalar’ı (1988) “Ah, her şeyi bitirmek” cümlesiyle noktalamıştır. Belki bu son sözleri yazarın tüm yaşamı boyunca aradığı ve arzuladığı sessizliğe, uzun çabalar sonucunda, bir anlamda kavuşmayı başardığı şeklinde algılayabiliriz.
03.01.2023
Prof. Dr. Emre Kongar’ın toplumu uyaran eşsiz kaleminden çıkan bu kitap, tarihe “toplumsal bir aymazlığın ibret verici örneği” olarak geçecek önemli bir sürecin öyküsüdür. Deneyimli bir toplumbilimcinin ve aydının 2000-2021 arasında Türkiye’de yaşananları yıllar öncesinden görerek toplumu uyarmaya çalıştığını belgeleyen, felakete doğru göz göre göre gidişimizi önleyememiş olan uyarılarının, değerli gazeteci-yazar Ümit Aslanbay tarafından seçilmiş ve düzenlenmiş olan derlemesidir. Bu kitabı okurken, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin adım adım, hangi tarihsel duraklardan geçerek “Şahsım Devleti”ne taşındığını görecek, hem Kongar’ın gözlemlerine hayret edecek ve üzülecek, hem de gelecek için umutlanacaksınız. Ülkemizi saran karabasanın sonuna yaklaştığımız bir dönemde, aynı hatalara bir kez daha düşülmemesini sağlamak açısından önemli bir belgesel kitap…
03.01.2023
10 yıl boyunca tarikat ve cemaatler içerisinde yer alan ve şeyh yardımcılığına kadar yükselen Tekeli, "Bütün şeyhler, tarikatlar, cemaatler sahtedir. Buralarda tecavüz ve taciz vardır. Tacizin ana kaynağı sadece tarikatlar değil, kuran kursları, yurtlar ve cemaatlerdir. Bunlar din pazarlayan, namussuz ahlaksız insanlardır. Ben bunların hepsini gördüm ve yaşadım” dedi. Tekeci ayrıca, mahallelerde açılan “Sıbyan mektepleri”nin ne kadar tehlikeli olduğunu, devlet kurumlarının hangi cemaat ve tarikatlara paylaştırıldığını detaylarıyla anlattı.
12.12.2022
Prof. Dr. M. Orhan Öztürk, Cumhuriyet Kitapları tarafından yayımlanan Biat Toplumunun Kökenleri: Özerk Benlik - Kul Benlik adlı incelemesinde, özerk benlik, kul benlik kavramlarını, “biat toplumunun ruhsal kökenleri”ni örneklerle tanımlıyor. Toplumumuzda günden güne artan kadın cinayetlerinin, çocuk istismarlarının, hayvanlara karşı şiddetin, doğaya ve çevreye karşı vurdumduymaz davranışların temelinde nasıl bir ruh hali vardır? Toplumun ve devlet yönetiminin hemen her kesimini sarmış görünen değerler yozlaşmasının kökenleri nelerdir? Cumhuriyet’in önemli atılımlarının ve Dil Devrimi’nin, özerk benlikli yurttaşlar yaratmadaki rolü nedir? Sorunlarımızın kaynaklarını tanımadan neyle savaşacağımızı bilebilir miyiz?
10.12.2022
Yaren Leylek Geldi

Nihayet, nihayet, Yaren Leylek, yaklaşık on bir gün gecikmeyle, geldi ve Adem amcanın teknesindeki yerini aldı!


Bursa'nın Karacabey ilçesinde Uluabat Gölü'nün kıyısındaki kırsal Eskikaraağaç Mahallesi'nin simgesi "Yaren" leylek, 12'nci yılında da gelerek kendisini bekleyenlerin gözlerini yollarda bırakmadı.

Önceki yıllarda mahalleye ulaşıp göl manzaralı yuvasına konduğu tarihlerin üzerinden yaklaşık 20 gün geçtiği için kendisini bekleyenleri endişelendiren Yaren ile eşi "Nazlı"nın gelişi, sevenlerini mutlu etti.

Balıkçı Adem Yılmaz ile kurduğu "dostluk hikayesi" ile tanınan Yaren leylek, göç mevsiminde Avrupa Leylek Köyleri Birliği üyesi Eskikaraağaç'a ulaşarak Yılmaz'ın kayığına kondu.

Kayığında Yaren'le "geleneksel" pozunu veren Yılmaz, yaptığı açıklamada, "Ayın 6'sından 15'ine kadar öldüm öldüm dirildim. Gelecek mi gelmeyecek mi hep merak ettim. Şükürler olsun geçen yıl geldiği tarihten 11 gün sonra döndü. Tüm sevenlerimizi köyümüze bekliyoruz. Ben ve köylüm çok memnun olduk Yaren'in gelişine. Mutluluğumu tarif edemem, çok sevindim." ifadesini kullandı.

Doğa ve yaban hayatı fotoğrafçısı Alper Tüydeş de geçen yıl Yaren geldiğinde havanın karlı olduğunu dile getirdi.

Kar ile karşılaşmamak için geciktiğini düşündüklerini aktaran Tüydeş, "Yaşı da var, ondan da korktuk artık gelememe ihtimali de var. Her sene bu ihtimalle uğurluyoruz onu. Neyse ki geldi. Bunca sıkıntılı, üzücü gündem arasında Yaren leylek umutla bekleyişin sembolü olmuştu ve sonunda hikaye bu yıl da gerçek oldu. Tüyü kadar ömrü olsun." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'yi Avrupa Leylek Köyleri Birliğinde temsil eden tek yerleşim bölgesi olan Eskikaraağaç, her yıl göç döneminde on binlerce leyleğin geçtiği bir göç rotası üzerinde bulunuyor. Mahalle aynı zamanda yerleşik leyleklere de ev sahipliği yapıyor.

12 yıl önce Uluabat Gölü'nde balık tutarken kayığına konan ve daha sonra Yaren adı verilen leylekle dostluğu başlayan Adem Yılmaz'ın tanık olduğu hikaye, Alper Tüydeş'in fotoğraflarını paylaşmasıyla uluslararası bir üne kavuştu.

Eskikaraağaç'ta ilkbaharda Yaren leyleğin gelişiyle turizm hareketliliği de yaşanıyor.

Karacabey Belediyesince kurulan kamera sayesinde "Yarenleylek.com" veya Youtube üzerinden kullanıcılar Yaren'in yuvasını izleyebiliyor.

Haber: Birgün Gazetesi