Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam96
Toplam Ziyaret721862
Resim Tanıtım Köşesi

Japon resim sanatçısı “Ikushima Hiroshi” tarafından çizilmiş “5:55” adlı bu tablonun zarif doğasının keyfini çıkarın.

Osakalı resim sanatçısı “Ikushima Hiroshi”, zarif bulduğu çoğu bayanları, resimlerini çizmek için, atölyesine davet eder, ancak hep olumsuz yanıt alır, bu da onu karamsarlığa iter.

Aldığı olumsuz yanıtlar sonrası cesareti kırılan sanatçı, resim atölyesine yakın bir kamu dairesinde çalışan, atölyesinin önünden her gün gelip geçen tablodaki bu zarif bayanı, modelliğe ikna için, üç bayan arkadaşını seferber eder.

Bayan, mesai sonrası, her gün saat 5:55 ila 6:00 arasında, azami beş dakika atölyede bulunma kaydıyla, resim için model olmayı kabul eder. Duvardaki saatin “5:55”i göstermesi bu yüzdendir. Aslında vakit öğle sonudur, ancak sanatçı vakti resime “5:55” şeklinde yansıtmıştır.

Sanatçıya göre resim, abartılı şekilde fazla saf ton, çok sayıda da çizim hatası içermektedir. Çizim hataları kısıtlı zaman nedeniyle kaçınılmaz oluşmuştur. Bu yüzden sanatçı, tabloya uzaktan bakmayı tavsiye eder.

Tablo bugün, Tokyo'dan pek de uzak olmayan, elliden fazla resim sanatçısının dört yüz elliden fazla gerçekçilik tarzı tablolarının sergilendiği, Chiba Eyaleti'nde bulunan Hoki Müzesi'nde sergileniyor.

Müzede sergilenen tablolar arasında en çok rağbet gören bu tabloyu izleyen ziyaretçilerin en sık sordukları soru: Tablodaki modelin nerede olduğu.

Bilgi: Tabloya ve sanatçıya yönelik kimi bilgiler “iMedia” adlı sayfadan tedarik edilmiştir!

kosektas.net

Köşektaş Estetiği


Köşektaş Manzarası - 1980 - Tuval üzerine yağlıboya - 60 x 45.
Sizin hiç Köşektaş'la sevişirken çocuğunuz oldu mu?
Köşektaşlı resim sanatçısı Adnan Yalım'ın, 1980 yılının Temmuz
ortası ile Ağustos ortasını oluşturan zaman diliminde, bir
ay süren bir uğraşı sonrası, tuval üzerine yansıtmış
olduğu bir Köşektaş manzarası.
kosektas.net

SİZİN HİÇ KÖŞEKTAŞ´LA SEVİŞİRKEN ÇOCUĞUNUZ OLDU MU?


 
 
Adnan Yalım; bizim Pablo Picassomuz

Söylemek bile gereksiz. Her insanın bir zamanlar doğup büyüdüğü yer ve yöresine bir vefa borcu vardır. Bunun farkına varabilen vefakâr her insan, bu vefa borcunu herhangi bir şekilde ödemek ister. Kimi kalkar o yer ve yöresini anlatan öyküler yazar, kimi şiirler; kimi kalkar resmini çizer, kimi efsanesini; kimi de kalkar o yer ve yöresini anlatan nakaratlar dizer.

Şimdi, doğup büyüdüğünüz yer aşkına, kendinize, çok değil, az bir zaman ayırarak, bakıcı bir göz ve açık bir dimağla, o başyapıta bir kez daha bakın. Bakın ve tuval üstüne inceltilmiş yağlı boyayla çizilmiş her bir ögenin, resme nasıl yansımış, resme nasıl bir derinlik kazandırmış olduğunu görün!

Kuşkusuz bu resmi bu denli canlı, bu denli şeker kılan iki önemli etken var. Bu etkenlerden bir tanesi, Köşektaş ve doğasının, bakarken görebilenlere, sunduğu o muhteşem güzellik, bir tanesi de ressamın bir zamanlar doğup büyüdüğü yere olan aşkı ve sevgi bağıdır - ki, kim ne derse desin, bir yere duyulan aşk, bir yere olan sevgi bağı, bundan daha iyi ifade edilemez!

Köşektaş‘ın gözde köşelerinden birini yansıtan bu şaheseri çizme düşüncesi, Suat Güneş’in, 1980‘li yıllarda, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Prof. Adnan Çoker Atölyesi’nde öğrenim görmekte olan Adnan Yalım’la olan sohbetlerinde, uzun yıllar ayrı kaldığı Köşektaş‘a olan özlemini dile getirmesi sonucu doğar.

Adnan Yalım, 1980 yılının Temmuz ortasında, tatil için gittiği Köşektaş’ta, hemen işe koyulur. Bir sabah erkenden kalkar, eline tuvalını, yanına da amca oğlu Kadir Özdemir‘i alarak, Mehmet Ağa’nın Çeşmesi‘ne gider. Resmi çizmeye, o gün orada başlar. Çizim işlemi tam bir ay sürer ve bu bir ay sonunda yaratmış olduğu bu şaheseri, İstanbul‘a götürerek, Suat Güneş‘e hediye eder.

Tüm bu olup bitenleri işittikten ve resme yeniden baktıktan sonra anlıyoruz ki, bir varlığı ya da bir manzarayı canlandıracak şekilde tuvala yansıtmak, kolay gibi görünse de, oldukça zahmetli bir iş. Ve yine anlıyoruz ki, bu resmi etkili kılan, onun betimlediği ya da betimler göründüğü görüntüler değil, içerdiği aşk, sevgi, hasretlik ve içtenliktir.

Ne tesadüftür ki, sanatçının sanatkâr babası da, 1955 yılında, Köşektaş’ın bir diğer gözde köşesini, hayali olarak, çizmiştir.

Umarız yakın bir gelecekte başka birileri çıkar Köşektaş’ı tepeden, daha başka birileri de cepheden çizer. Ne ki gidişat şimdilik pek öyle görünmüyor. Yine umarız ki, bir gün gelir, bu gidişat tersine döner. Neticede öyle olması gerekir zaten. Neticede de öyle olacaktır zaten. kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası. 20 Mart 2012.

Resim: Adnan Yalım, Köşektaş Estetiği - 1980, Tuval üzerine yağlıboya - 60 x 45.


Yorumlar - Yorum Yaz
Narcissus ve Goldmund


Mariabronn Manastırı

Narcissus ve Goldmund
Hermann Hesse

Alman yazar Hermann Hesse tarafından yazılmış olan "Narcissus ve Goldmund", iki zıt karakter aracılığıyla, insan doğasının ikiliğini araştıran felsefi bir roman.

Hikaye Orta Çağ Almanya'sında geçiyor ve zıt kişiliklere sahip iki arkadaşın etrafında dönüyor. Narkissos, manastırda kapalı, disiplin ve düzen dolu bir yaşamı seçen bir entelektüel, Goldmund ise dünyayı keşfetmek için manastırdan ayrılan, tutkulu ve meraklı, özgürlüğü seven bir birey.

Roman, ikisinin Mariabronn Manastırı'ndaki buluşmasıyla başlıyor, acemi bir keşiş olan Narcissus, Goldmund'u kanatları altına alıyor. Narcissus münzevi hayatından memnunken, Goldmund çok geçmeden manastırdan ayrılıyor, macera dolu bir yolculuğa çıkıyor.

Goldmund'un yolculuğu romantik, şehvetli ve zahmetli geçmesiyle dikkat çekiyor, sevinçleri, zorlukları, sevgiyi ve kaybı yaşıyor, sonunda hayatın kasvetli ve şehvetli yönlerini kucaklayabilen bir gezgin kimliğine kavuşuyor. Goldmund'un yolculuğu boyunca sürdüğü hayat, insan doğasının ikiliğini yansıtan keskin zıtlıkları içeriyor.

"Narcissus ve Goldmund" sadece iki arkadaşın hikayesini değil; derin felsefi ve psikolojik temaları da derinlemesine inceliyor. Roman, hayatın ikilemini araştırıyor: Apolloncu anlayış (düzen, disiplin ve zeka) Narkissos tarafından temsil ediliyor, Dionysosçu anlayış (aşk, merak ve tutku) Goldmund tarafından. Roman aynı zamanda, ruhsal ile fiziksel, bilinçli ile bilinçsiz, zihin ile beden, sonlu ile sonsuz arasındaki gerilimi de inceliyor.

Sonunda Goldmund, yıllarca dolaştıktan sonra, manastıra geri dönüyor ve orada ölüyor. Narcissus, zıt yaşam anlayışına sahip olmuş olmalarına rağmen, paylaştıkları derin bağın farkına varıyor ve Goldmund’u vakitsiz kaybetmiş olmanın üzüntüsünü yaşıyor.

 
Hermann Hesse'nin "Narcissus ve Goldmund" adlı kitabının Türkçe, Almanca ve İngilizce PDF sürümleri burada:

Türkçe  DeutschEnglish
TıklaKlickeClick




Bilgi: Bu sütuna aktarılmış bilgiler, Britannica sayfası aracılığıyla edinilmiş bilgilerdir.

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası